16.09.2014

Çocuklarımızı tehlikeden korumanın yolları var!

Yabancıyım. Anneyim. 25 yıldır Türkiye’de yaşıyor olsam da konu çocuklara gelince bazı kültürel özelliklere bir türlü alışamadım. Alışmak da istemiyorum açıkçası. Çünkü bunları garipsemem çocuklarımı daha iyi koruyabilmemi sağlıyor. Zira bence Türkiye’deki çocukları istismara uğramaya götüren yola; her gün, her yerde bir taş daha döşeniyor.

Çocuklarım henüz bebekken özel alanları sürekli ihlal ediliyordu. Pazarda çocuk arabasıyla dolaşırken arada bir gelip bebeğimin yanağını seviyor ya da makas alıyordu. Her seferde şok oldum. Kendisine ait olmayan bir çocuğa bir insan nasıl dokunur? Hele tamamen savunmasız bir bebeğe? “Cana yakınız”, “sıcak kanlıyız” ve “çocukları çok seviyoruz” dendi bana. Eşim “çocuklar kamu malı” derdi. Benim için kişinin özel alan ihlaliydi. Bebek de olsa. Daha kötüsü istismara zemin hazırlamaktı.

Her geçen dokunuyor

Sizce çok mu sert oldu? Peki, o zaman bunu düşünün: sürekli tanımadığı kişiler tarafından dokunulan bir çocuk buna itiraz etse ne olur? Herkes tarafından itirazı önemsiz gibi karşılanıyor, en kötü ihtimali itiraz etmesi “ayıplanacak”. Dokunulmak istemeyen çocuk, davranışı açısından suçlu gösteriliyor. O da ne yapsın? İlk başta dokunulmaktan hoşlanmasa bile zamanla alışacak. Duyguları ve içgüdüleri körleşecek. Tıpkı sokakta geçen biri tarafından başının okşandığını artık fark etmeyen sayısız çocuk gibi. Ya da öpmek, öpülmek istemeyen çocuk gibi. Aile fertlerinin hepsi öpücük ister. Biri çocuğa vermek istediğini soruyor mu? Soran da hayır cevabı alınca burukluk hisseder. Suçluluk duygusu empoze edilen gene çocuk.  Size soruyorum, öpücük isteyen herkesi öper misiniz? Çocuğunuza bir sorun, ona öpücük verenlerin arasında kimin öpmesinden hoşlanıyor ve kimin öpmesinden hoşlanmıyor diye.

Her yerden hediye 

Sonra küçük çocuklara olan yaklaşım beni dehşete düşürdü. Hala da öyle zaten. Restoranda yan masada oturanlar gelip çocuklarımıza çikolata hediye ediyor. Markette çalışanlar çocuklara gofret hediye ediyor. Plajda yakınlarda havlularını sermiş bir grup genç adam çocukları yanlarına çağırıp kurabiye ikram ediyor. İyi niyetle yapılan bu davranış aslında korkunç! Çocuklarımıza hediyeleri kabul edemeyeceklerini anlatmakla bitmiyor genelde aile içi tartışmalara da giriliyor. Öncelikle büyüklerimiz bu konuda “ne var ki, çocukları seviyorlar işte”, “ne güzel, bir hediye almış işte” gibi laflarla mücadele eden anneler var. Çocuklar tanımadıkları, daha önce hiç görmedikleri kişilerden hediye kabul etmesini öğreniyor. Bunun kötü ve iyi yönleri tartışılacak bir konu değil. Bu kötü. Nokta. 

Bin bir özel soru

Gelelim sohbetlere. Durduk yerde birileri “ne güzel gözlerin var…”, “adın ne?”, “nerede oturuyorsun?”, “buraya alışverişe mi geldin?”, “hangi okula gidiyorsun?” diye sorular soruyor. Bunlar özel bilgiye giren sorular. Bu sorular bir yetişkine sorulsa cevap şartsız koşulsuz “sana ne!” olurdu. Ama çocuklara sormak normal. Hı? Anne baba yanında olduklarında soruluyor, anne baba meşgulken ve çocuk 1-2 metre ötede oynarken de. “Konuşma”, “cevap verme” dersek, çocuk kaba davranmış oluyor ve gene ayıplanıyor. O soruları soran kişi yarın o bilgiyle çocuğa yaklaşmayacağının garantisi mi var? 

Otoriteyi kötüye kullanma

Türkiye’de öyle bir otorite hiyerarşi ve ona uyma alışkanlığı mevcut ki, elinde azıcık otorite olan kişi bunu kullanmaya bayılıyor. Tabi ki herkes öyle değil. Ama çok fazla örnek var maalesef. Eğer bir polis memuru otoritesini kullanarak bir çocuğa teşekkür ettiriyorsa, ardından da öpücük verdirtiyorsa ve bu yetmezmiş gibi çocukla sohbete girip onu kucağa oturtuyorsa bu benim için otoriteyi kötüye kullanmadır. Anne babalar da bazı görevlerin otoritesine öyle alışmış ki karşı koyamıyor, koymak istemiyor. Sonuç ne? Çocuklar, otorite olan bir kişi ne diyorsa yapılması gerektiğini öğreniyor. Yarın bir fail kendini otoritesi olan bir kişi olarak tanıtsa ne olacak peki? Faillerin manipülasyon yolları çok!

Aileden gelen öğütler boş

Çocuklarımızı eğitelim o zaman, değil mi? “Yabancılarla konuşma”, “tanımadığın kimseyle gitme”, “rahatsız edilirsen çığlık at” verilen öğütlerden bazılar. Bunların boşuna söylenen öğütler olduğunu öğrendiğimde şok olmuştum. Zira çocukların sadece 3-4 defa bir yerde gördüğü birini tanıdık olarak algılıyor. Rahatsız edilirsen, tehlikedeysen demek de boş. Çünkü çocuklarımız bu durumlara öyle bir alışmış ki rahatsızlık duymak, tehlikeyi önceden sızmak gibi bir his kalmadı! En iyi ihtimalde çocuk çelişkide kalır. Kaldı ki birçok çocuk bugün sessiz olmaya çağrılıyor. Çünkü gürültü yapmak “rahatsız eder”, “ayıptır”. O çocuk sesli bağırmayı bile unuttur ve yeniden öğrenmesi gerekir.

Ancak kritik durumlarda çelişkide kalmak yetmez.  Çocuklarımız gerekli anlarda bağırabilecek mi?  Kimi büyüklere saygı duyacaklarını hangilerine karşı gelmenin “ayıp” olmadığını nasıl bilecek? Okulda  veya başka yerde beklerken onu götürmesini teklif eden kişinin gerçekten güvenilir olduğunu nereden bilecek? Faillerin çoğu aile içi ve yakın çevreden geliyor zaten. Kaldı ki çoğu belli yollarla çocukları manipüle etmeye çalışıyor.

Yani, biz çocuklarımıza içgüdülerine güvenmesini öğretmemiz gerekiyor. Ayrıca, her gün karşılaşabilecekleri kritik durumlar için en iyi davranış biçimlerini öğretmeliyiz. Çocuklarımızı koruyabilmek için aile içi kurallar net olmalı. Dış güvenliği arttırmak yerine kendilerine doğru davranış biçimlerini öğreterek çocuklarımızı koruyabiliriz. Çünkü en güzel koruma ön görmektir.

Tüm bunları sunum tarzında veya öğütler şeklinde çocuklara anlatmak pek fayda etmez. Çocuklar oyun oynayarak ve hikayeleri rol oyunlarla tekrarlayarak çok daha etkili öğreniyorlar. Biz de tam bu nedenle Almanya’da 10 yıldan fazla süredir verilen özel interaktif kurslardan yola çıkarak Türkiye için özel tasarlanmış bir konseptle 4-6 ve 7-8 yaşındaki çocuklara kendilerini korumanın yollarını öğretiyoruz. www.xlargekids.com’a bir göz atmaya değer. Çocuklarımızı hep birlikte tehlikeli durumlardan ve olası istismardan koruyalım!


--------------------------------------------------------------------------

Çocuklar için Güvenlik Eğitimi'nin yeni kursları
1 Kasım'da Kozyatağı ve 30 Kasım'da Nişantaşı'nda başlıyor:



10 yorum:

  1. Her kelimene kahrolarak katiliyorum. Yillardir da ayni senin yazdigin gibi kendi cocuklarim icin mucadelesini veriyorum. Okulda da benim sinifimdaki her cocuk, en azindan okul sinirlari icerisinde bunu bilirdi. Ne yazik ki; en basta kurum sahibi uyari yapar "Bu kadar sert olmaya ne gerek var? Bunlar ailenin yapacagi isler" diye...

    YanıtlaSil
  2. Ne kadar önemli ve doğru tespitler yapmışsınız.
    Malesef bizim toplumumuzun önemli bir sorunu bu.
    Bir de benim oğlum gibi sürekli kendine baktırana kadar yabancılara gözlerini dikip bakan bir oğlunuz varsa yandınız :S Daha 6 aylık, aman ne sosyal diyorum bir taraftan, bir taraftan da bu durum tam da bahsettiğiniz özel alanını ihlal ettirme gerekçesiyle çok rahatsız ediyor beni.

    YanıtlaSil
  3. Öncelikle aynı fikirde olduğumu belirtmek isterim. Bu kalıplaşmış davranışlarda bulunmamaya özen gösteriyor, kaba ya da kendini beğenmiş olarak algılanmayı umursamıyorum. Çocuğum kimse dokunamaz, yanına çağıramaz,bir şey veremez. Böyle davranırsa her rahatsız olan, belki değiştirilir saçma olan.
    İkincisi neden her güzel şey asya yakasında oluyor!!!! :) Ben beşiktaş tarafında oturuyorum. Kızımın yaşı henüz 2 ama ileride katılmak isterim. Atölyeler de hoş. Bu yakada bir tek Arnavutköy'de mi etkinlik oluyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginize çok çok teşekkürler :) İşimiz zor, değil mi... Avrupa yakasında da olacak. Etiler ve Nişantaşı'nda birer yerle anlaşıp düzenli olarak orada da yapacağız. www.xlargekids.com'dan takip ederseniz, güncel yerleri hep orada duyuracağız.

      Sil
  4. Bence de her kelimesidoğru malesef... Bu eğitimler nerelerde veriliyor anlaşılmış mekanlar mevcutmudur hali hazırda ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabi ki var :) Ekim başında Aralık sonuna kadar birçok yerde düzenlenecek. Güncel kurs listesini ile tarihleri bu linkten takip edebilirsiniz:
      http://www.xlargekids.com/p/kurs-yerleri.html

      En geç önümüzdeki hafta Avrupa yakasında da bir iki yer daha belirlenecek :)

      Sil
  5. Merhaba , acikcasi anne olmadan önce bende disarida gördüğüm çocukları boyle severdim. Ne zamanki anne oldum durumun vehametinin varkina vardim. Anne olmadan öncede simdi de kars olduğum birşey vardi çocuğun altini değiştirirken özel bölgesini öpmek. Kizin şuan. 19 aylik ve onun altini değiştirirken bile kendisine sorar izin isterim. Esim dahil bir çok kişi simartiyorsun diyor. Daha küçük her konuyu ona sorarak yapma diyor. Kiİm benim çocuğum ve
    Onun kişiliğine saygi duymaliyim bence normali bu

    YanıtlaSil
  6. Ah Regina ah.. Geldim Almanya'dan Türkiye'ye, daha havaalanında bebeğimin suratında şak diye flaş patladı! Biri pek sevimli bulmuş fotosunu çekmiş, daha dur diyemeden, gelip öpmeye de kalktı ama o noktada "lütfen öpmüyoruz" dedim, uzaklaşırken "aman şuna bak, bi bunun çocuğu var sanki yedik" diye diye gitti (ki bilirsin bizde yerim seni bir çocuk sevme cümlesidir). Ordan kalktık dediğin gibi, 1 yaşındaki bebeğe çikolatalar, gofretler, bacaklarını çimdirmeler! Almanya'da insanlar bebeği 1mt uzaktan gözleriyle sever en çok da "ne şeker" der geçerler, haklısın, alışmamışım, tatil boyu çocuğun arkasında koştum. Ben de kendimi kötü hissettim çünkü sanki bende bir bozukluk varmış gibi.. Şimdi de döndük Almanya'ya, bu sefer de çocuk alışmış, herkese el sallıyor öpücük atıyor ona ilgi gösterilmezse bağırarak dikkat çekmeye çalışıyor iyi mi.. OF!

    YanıtlaSil
  7. çok doğru bir noktaya parmak basmışsınız size katılıyorum gerçekten çok doğru tespitler bir anne olarak bende çok rahatsız oluyorum hiç tanımadığımız bir kadın geliyor ve kzımızı kucağına alıyor ne yapacağımızı şaşırıyoruz neyseki kızım başlıyor çığlık çığlığa ağlamaya hemen alıyorum. İnsanları anlamıyorum bende çocukları çok seviyorum emin olabilirsiniz fakat yakın bir arkadaşımın çocuğunu bile öpüp sürekli kucağıma alıp da sevmedim herkes sınırını bilmeli

    YanıtlaSil
  8. peki çocuk istismarı en çok hangi ülkede yaşanıyor ???

    YanıtlaSil