Yaklaşık altı
aydır her sabah 6:30’ta küçük Yuki kızımız bizi ağlayarak uyandırıyor. Çünkü
çişi gelmiş dışarıya çıkmak istiyor. Ama kıza yetişmek mümkün değil ki!
Birimiz
kalkıp aşağı inene kadar Yuki genelde altına işemiş oluyor. Sırf bu nedenle
hala gece kapalı kafes ve altına gazete kağıdı sererek yatıyor.
İyi de, keşke
yapılacak iş bu kadar olsa. Ama maalesef iş burada bitmiyor. Köpeklerimizin
çoğu uykucu olsa da, Yuki’nin dışarıya çıktığını görünce, Thea ve Gypsy de çıkmak
istiyorlar. Tabi ki Thea yağmurlu günlerde dışarıda kalamıyor. Birkaç dakika
bekledikten sonra onu içeriye almak gerekiyor. Anlayacağın, iş bitene kadar
uykudan eser kalmıyor.
Bir daha
yatmak zaten mümkün olmuyor. Çünkü buraya kadar izleyici kalan Liz merdivenden
yukarıya çıkıp tam yatağa döndüğümüzde sinir bozucu havlamasına başlıyor. Usandırıcı
bir şekilde, sanki saat tutuyormuş gibi iki dakikada bir ‘hav’ diyor. Neymiş
efendim, olmazmış böyle, bir daha yatamayacakmışız, hanım efendi mamasını istiyor!
Sabahın
köründe Yuki’nin ağlamasından kalkmaktan bize gına gelmişti –off, gene mi? Ne
yapalım, bizim evimizde her sabah böyle başlıyordu…
…ta ki bir
sabah ben uyanır uyanmaz aşağıya inene kadar. Yuki adındaki çalar saat çalmadan
inmiştim hem de. Çalmadığı için herkes hala uyuyordu. Tıpkı Yuki gibi! Bir
baktım ki minik hanımız hala uyuyor. Kalkana kadar da bir orasını uzatıyor, bir
burasını geriyor. Gel, keyfim gel! O gün bu gün, bir daha sabahleyin bizi
uyandırmadı.
Yeter ki böyle bir çalar saat olsun :) Daha çok aile fotoğraflarınızı görmek isterim. Sizleri gördükçe çok keyifleniyorum..
YanıtlaSil