Radikal'de yayınlanan yazım:
#sendeanlat kampanyası ortaya kara bir tablo çıkarttı: Türkiye'de tacize uğramayan kız yok. Peki yabancılar? Onların tacize uğrayıp uğramadığını merak ediyorsanız, ben anlatayım. Yabancı olarak, taciz boyutunun hem benzer hem de farklı olduğunu ve iki zıt erkek tipinin var olduğunu fark edersiniz. Kadını eşit bir insan olarak gören erkekleri ancak üçüncü tipin arasında bulursunuz.
Benim gibi 70 ve 80'li yıllarda batı Avrupa ülkesinde büyümüşseniz, taciz diye bir şey bilmezsiniz. Bugün belki farklıdır, orasını bilmem. Karanlıkta tek başına ıssız yerlerden geçerek tecavüze uğrama, tanımadığınız kişilerin arabalarına binme riski konusunda eğitilirsiniz. Ancak Türkiye'de yaşıyorsanız taciz gündelik hayatınızın bir parçası oluyor. Bunu da yaşayarak öğrenirsiniz.1989 yılında 19 yaşındayken Türkiye'ye geldiğimde arkadaş çevrem çoğunlukta erkeklerden oluşuyordu, en iyi arkadaşlarım hep erkek olmuştur. Tek başına olan üstelik de yabancı bir genç kadının her yerde biraz dikkatli olması gerektiğinin farkındaydım tabi ki. Ben, yeni tanıştığım erkeklerden tehlike gelir diye beklerken esas dikkatli olmam gereken kişilerin sokaktaki yaya, otobüsteki yolcu, taksi şoförü, bakkal, doktor, polis, vs. olacağı aklımın ucundan geçmezdi.
Yabancı kadın o***spu mudur?
Orama burama dokunan erkek yolcuların, arkama takılıp apartmana kadar takip edenlerin (bir keresinde girmeye bile çalışan), sokakta geçen tiplerin otel motel lafları söyleyip açık şekilde para teklif eden erkeklerin sayısını hatırlamıyorum. 1997 yılında günün ortasında arabayla bir yerden gelirken İstanbul'un Aksaray semtine yakın bir yerde bakkalda durdum. O bakkalın muamelesini asla unutmam. Öyle aşağılayıcı konuşuyordu ki! Bense anlam verememiştim ve şaşkınlıkla alışveriş yapmaya devam ediyordum. Bir anda sordu "nerelisin sen?" Ne kadar "siz" derseniz kadını ikinci sınıf insan olarak görenler "sen" demeye devam eder işte. Alman olduğumu söyleyince bir anda herifin havası değişti. Beni, -birçok başka erkek gibi- sırf yabancı olduğum için hayat kadını sanıyordu. Ne mini etek giyiyordum ne de kısa şort. Dar kıyafetleri zaten sevmem. Yabancı olmam yeterliydi.
"Çok güzelsiiiin", "tatlıııım", "güzeliiiim" diye peşime takılanların sayısı o kadar çok ki, sözlü tacize uğramadığım gün yoktu. Üstelik yaşadığım hemen hemen her semtte bu oldu. Kozyatağı'ndan Rumelihisarı'na okula giderken bir yerime yapışan erkek yolcular yüzünden oturacak yerim olsun diye kapımın önündeki duraktan binmiyor, 20 dakika yürüme mesafesindeki ilk durağa kadar yürüyordum her sabah.
İlginç olan, taciz hayatıma yeni girmiş olmasına rağmen tüm Türk kadınları gibi davranıyordum. Utanç duyuyordum, anlatmıyordum, susuyordum, taciz edene karşı koymuyordum. Diğer yandan yanıma oturmaya kalkışan erkeğe şüpheyle bakıyor olmam benim için dehşet vericiydi. Düne kadar tüm erkeklere eşit birer arkadaş olarak bakan ben! Artık tüm erkekleri potansiyel bir tacizci olarak görüyordum.
Taciz edenler ve taciz sonrası kadının öcünü alanlar
Diğer yandan arkadaş çevremdeki erkekler! Hepsi birer Rambo'ya dönüşmeye hazırdılar! Hiçbir şeyden habersiz ve tamamen kör, birinin laf atmış olduğunu, sürtmüş olduğunu duysun "Kiiiiimmmm" diye göğüsleri kabarıp birilerin üstüne yürümeye başlıyorlardı. Türkiye'deki erkekler iki gruba mı ayrılıyor? Taciz edenler ve taciz sonrası kadının öcünü alanlar mı? İş işten geçmiş zaten! Standard bir lafım vardı o günlerde: "Sen yanımda yokken ne yaptığımı sanıyorsun?"
Türklerin her fırsatta bir yabancının yüzüne vurmayı sevdikleri "işte, burası Türkiye." lafını 25 yıldır duyuyorum. Nedense taciz için kimse bu lafı söylemiyordu, hala da söylemiyor. Ben söyleyeyim: burası Türkiye. Türk erkeklerin bazıları belki de çoğu öyle bir şekilde yetiştiriliyor ki kadını değersiz cinsel bir obje olarak görüyor. Türkiye'de tacize uğramayan tek bir tip kadın var diye düşünüyordum. Yere kadar siyahlara bürünenler. Ama sen, ben, 50 yaşındaki kadın bile taciz edildiğine göre siyahların altında göremedikleri şeyden bile tahrik olurlar. Çünkü tahrik olmaları için giysinin önemi yok; kız, kadın olmaya gerek yok. Dişi olmak yeterli.
Kurban psikolojisinden kurtulun! O yapmıştır! İçgüdülerimiz, hislerimiz, hele de tuhaf hislerimiz doğru söylüyor! Sesli olun, dönün, bağırın, tepki gösterin. Abartmadan tabi ki. Tacizciler fark edilip tepki çektikleri anlayınca savunmaya çekiliyorlar. Kaldı ki tacizde bulunmayan erkek zaten kendini o duruma sokmaz.
O günlerde ev tutarken ve tatile giderken evlilik cüzdanının sorulmasının, sürekli bir erkek tarafından eve kadar götürülmenin ne kadar küçük düşürücü olduğunu tahmin eden erkek yok. Türk kadınların çoğu da bunu normal olarak algıladıkları için olayın boyutunun farkında değil. Kadını eşit bir kişi olarak gören birini arıyorsanız, kocanızdan eşit ve adaletli bir iş dağılımı isteyeceksiniz. Henüz evli değilseniz, o iki erkek grubun dışındakilere bakmanız gerek. Aşırı azınlıktalar ama Türkiye'de de varlar. Ben buldum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder