Dün Luka’nın üçüncü doğum günüydü. İki ay önceki Leon’un
doğum gününü hala iyi hatırladıklarından olsa gerek, bu hem Leon hem de Luka’nın,
yani ikisinin ilk defa çok bilinçli yaşadıkları doğum günüydü.
İki hafta önce heyecanlanmaya başlamışlardı. Geçen hafta artık
“ne zaman” ve “daha ne kadar kaldı” gibi sorular sordular. Hele Leon,
hediyeleri bile düşünüyordu “bana da hediye var mı acaba” diye meraklanıyordu. Birçok
eğitimci bunun doğru olmadığını düşünse de biz doğum günlerinde –şimdilik-
ikisine hediye veriyoruz. Bir gün boyunca başrolü oynamamak, hediye almamak çok
zor olmadığını söylüyorlar. Açıkçası bu düşünce benim için bir kabus. Biri
heyecanlanıp mutlu olurken diğeri hüngür hüngür ağlayacak. Çünkü bence her şey kardeş
için varken kendisine ne ilgi ne de hediye düşmeyeceğini hiç de kolayca kabullenmeyecekler.
En azından bu yaşta. Bu yüzden bu doğum
günü de ikisi içindi. Luka’ya çok, Leon’a daha az hediye.
Kahvaltıdan sonra Luka ile pasta seçmeye çıkmıştım. O kadar
heyecanlıydı ki yol boyunca tek bir kelime etmedi ve o parmağı hiç ağzından
düşürmedi. Pastanenin orada arabadan inince hep elimi tutan küçük oğlum kaldırımdaki
birkaç yayaları koşarak geçti. Ona zor yetiştim. Eve dönünce birlikte masayı
süsledik ve ardından hediyeleri açtılar. Luka, kendisine tipik bir şekilde
hediyelerini çok yavaş açtı. Sonra da abisini merak içinde bırakarak, henüz tüm
hediyeleri açmadan bir tanesini alıp solana oynamaya gitti! Bizim Luka işte öyle…
Mutlu yıllar dilerim!
YanıtlaSil