22.01.2014

Çocuklara sevdikleri birinin öldüğünü anlatmak

Aralığın sonuna doğru dedemizi kaybetmiştik. İkisi henüz anaokulu yaşında olan Leon ve Luka’ya nasıl anlatırız diye düşünüp durdum. Biraz çaresiz hissediyordum. Leon yaş gereği bu tarz kavramların farkına varıyor ve ölüm yüzünden uykusuz geçirdiğimiz gecelerin sayısını hatırlamıyorum bile.
Almanya’da veya başka ülkelerde bunun nasıl yapıldığını bilmiyorum, ama ben ölüm kavramıyla oldukça geç tanıştım. Anaokulunda bu konu olmadığı gibi vefat eden akrabalarımızın cenazeleri ve ilgili üzüntüden uzak tutulmuştum. Ancak Türkiye’de bu tamamen farklı.

Atatürk’le ölüme yolculuk

Başta anaokulunda Atatürk işlediği için ilk yıllarında bile ölümle tanışmış oldular. O zaman 3,5 yaşındaki Leon tabi ki bunun ne demek olduğunu anlamıyordu ancak bu yıl olayın tüm gerçekleriyle başa çıkmak zorunda kaldı. Onunla da biz.

Her çocuk mu böyle bilemiyorum, ama Milli Eğitim Bakanlığının bu konuyu bir daha düşünmesini ve biraz daha çocukların psikolojilerine dikkat etmelerini arzu ederdim. Bu yıl 4,5 yaşındayken Atatürk haftasına denk gelince ardından uzun bir süredir Leon’la ölümü konuşmak zorunda kaldık. Günün bir anında veya gecenin ortasında uyanıp Atatürk’ün öldüğünü, onunla tanışamadığı için ağlayan Leon’u teselli etmeye çalıştım.

Konu tabi ki Atatürk’le kalmadı. Hani çok yaşlı olduğu için öldü dediğimde bağlantı hemen anneanne, dedeler ve babaanneye yapıldı. Ardından biz de ondan daha yaşlı olduğumuz için bizim de öleceğimiz, kendisi de bir gün öleceğine kadar uzadı konu. Tabi ki her seferinde bolca göz yaşlarıyla. Tabi ki her seferinde ancak çok, çok, çok yaşlı veya çok, çok, çok hasta kişilerin öldüğünü anlatıyordum.

Her defasında içim gidiyordu. Ne diyeceğimi bilemiyordum çünkü yalan da söylemek istemiyordum, ancak gerçekler onu sadece daha fazla ağlatıyordu. Çocuklarıma karşı daima dürüst olan ve gerçekleri saklamama taraftarı olan benim için bile bazı noktalar zor oldu. Oğlum ağlayarak, Atatürk artık toprağın altında olup çürüdüğünü söyleyince ben bile yutkundum.

Bana göre bu yaştaki bir çocuk için çok fazla ağır düşünceler ve hepsi Atatürk haftasından çıkıp gelişti. Bana kalsa anaokulu müfredatında din, siyaset ve tarihin işi yoktur. Her şeyden önce bu konuları kavrayabilecek yaşlarda değiller.

Dedemiz vefat edince

Eşimin babası aniden rahatsızlanınca ve durumu kötüye gidince başımdan neredeyse soğuk sular aktı. Tanımadığı bir kişi yüzünden bu kadar üzülen Leon dedesi için neler yapacaktı? Bu konuda bu kadar hassas bir süreçten geçen Leon’a neler anlatmalıydım? İnterneti alt üst ettim. Her yerde neticede ayn şey yazıyordu: doğruyu söyleyin, gerçeği saklamayın, soruları inandıklarınızı kullanarak dürüstçe cevaplayın, bazı şeyleri bilmediğinizi itiraf edin. Peki…

Öyleyse en iyisi yavaş yavaş başlayayım diye düşünmüştüm. Dedelerinin çok hasta olduğunu anlattım. Dedemizin durumu kötüye gidince, “çok”ları artırdım. En sonunda sormadılar bir daha. İlgilerini kaybettiler mi yoksa olayın farkına mı varıyorlardı bilemiyorum ama ne Luka ne de Leon dedelerini bir daha sormadı. Eşim cenazeden döndüğünde onlara anlatmak istiyorduk ancak “Dedemiz çok, çok, çok hasta biliyorsunuz” dememe hiçbir tepki gelmeyince konuyu kapatmanın daha doğru olduğunu düşündüm. Bir şeyler dönüyordu içlerinde, ne olduğunu bilemesem de içgüdülerim bana beklememizin ve onların konuyu açmalarının daha doğru olduğunu söylüyordu. Hazır olduklarında dedelerini soracaklar dedim…

Neredeyse iki hafta geçmişti, bir Pazar günü öğleden sonra salonda birlikte kitap okurken Leon sordu “Dedemiz nasıl oldu?” diye. İşte o zaman anlattım. Luka “oooo” demekle yetinip parmak emmeye başladı arkasından da uyudu.  Leon biraz ağladıktan sonra yaklaşık 2 saat boyunca beni soru bombardımanına tuttu. Ölüm hakkında tüm bildiklerini, dedesinin durumuna uyguladı ve sonra başka senaryolara da geçti. Ben sadece evet, hayır, bilmiyorum cevapları verdim. Benden başka bir şey beklemiyordu zaten.

O günden bugüne ölümü bir daha konuşmadık. Leon arada bir ilginç senaryoları kurup anlatıyor ama üzülmüyor artık. Dedelerini de hatırlıyorlar. Bizimle bu konuyu konuşmasalar da babaannelerine karşı bilinçli olduğuna geçen gün tanık oldum. Luka babaannesiyle telefonda konuşurken diyordu ki “babaanne, sen artık yalnız yaşıyorsun değil mi, dede artık yok.” Ah, canlarım benim…  

Not: Resimleri tabi ki o gün çekmedim. Geçen gün çok sevdiğimiz bir arkadaşımızı uğurlarken çektim.
------------------------------
Hayatımda en çok zevk aldığım şeylerin arasında bu blogum ve Alternatif Anne, Martı Dergisi ve Hassas Anne’deki yazılarım geliyor. Bunun dışında beğendiğim veya paylaşmaya değer gördüğüm herşeyi başta Facebook ve Twitter hesaplarımdan takip edebilirsin.
Google+ sayfamız: Xlargeaile
Facebook: Xlargeaile veya ben
Twitter: @xlargeaile
Instagram: @xlargeaile
Pinterest: xlargeaile

Copyright 2014 – Yazılarımın linkini paylaşabilirsiniz. Paylaşıma özet de ekleyebilirsiniz. Ticari olmadığı sürece kendi blogunuzda yazımın kısa bir özetini de yayınlayabilirsiniz, yazımın linkini de eklemek şartıyla. Sevmediğim tek şey, başka birinin yazısını/yazılarımı olduğu gibi ve altına kaynak yazarak yayınlamak. Bunu doğru bulmuyorum, başka birinin emeğine saygı duyan bir insanım ve aynı saygı ben de başlarından beklerim. Başka yerlerde tamamen yayınlayan yazılarım orası için özel yazıyorum. Resimlerimiz, çoğunlukla özel olduğu için ilgili yazısı olmadan kullanılamaz. 

4 yorum:

  1. Mekanı cennet olsun, Regina, sizlere de sabır dilerim. Zor bir konu gerçekten de, klinik psikolog olduğum için bana çok sorulan konulardan biridir.. Dediğin gibi, ölüm çocuktan saklanmamalı ama çok da abartarak ölümün cenazenin falan içine alınmamalı. Ölüm anlatılırken, sakin, kalabalık olmayan bir odada, çocuğa yakın birisi (bizim psikolojimizden de çok etkilendikleri için, öncelikle kendi içinde ölümü sindirmiş birisi olmalı bu) olayı anlaşılır ve sade şekilde anlatmalı. Çocuğun hissedeceklerini göstermesi, dışa vurması sağlanmalı (ağlayacaksa tepinecekse ona zaman verilmeli). Bu dönemde çocuklar geriye kalanların onları bırakıp gitmeyeceğine dair güven duymak isterleri bu nedenle bedensel temas ihtiyaçları artabilir, buna duyarlı olmak gerekir. Çocuğun aşırı anksiyete geliştirmesi ve bunun normalden uzun sürmesi durumunda (kabuslar, geriye dönüş davranışları) uzman yardımı almak gerekir. Sevgiler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok, çok teşekkür ederim. Yorumun ve tavsiyelerin gerçekten çok değerli ve eminim bir çok anneye yardımcı olacak.
      Demek ki Leon'un konuyu açmasını bekleyip onun sorularını sakince ve doğru cevaplamaya çalışarak çok yanlış yapmamışım. Bedensel teması seven bir aileyiz zaten :) Her sabah "kuscheln" yaparız...
      Dedeleri öldüğünden beri ölümden korkarak konuşmuyor zaten. Bir de babası Özgür'ün kendi babası olmadan da yaşayabileceğini anladı galiba. Çünkü geçen gün şunu demişti bana: siz bir gün ölürseniz benim hala Lukam var ve ben de baba olup çocuklarım olmuş olur değil mi?

      Sil
  2. Merhaba ,
    Benimde iki kızım var. Büyük kızım bu konuda oldukça hassas bende ilk olarak o sorduğunda(4,5 - 5 yaşlarında) bu konuda gerçekleri açıklamam gerektiği için konuştum fakat sonuç kötü oldu sürekli ağlamalar gece uyuyamamalar sürekli üzüntü hali nedeniyle pişman oldum eşimin de konuşmasını istedim eşim aslında ölenlerin gerçekten ölmediklerini başka bir yere gittiklerini orasının CENNET olduğu konusunda konuşma yapınca onların orada mutlu olduğunu belirtince normale döndük kızım şimdi 9 yaşında ve bu konu açıldığında rahatsızlığını dile getiriyor. Orada iyi bakılsada kimsenin gitmesini istemiyorum. Sizde gitmeyin diyerek hassasiyetini belli ediyor.

    YanıtlaSil
  3. Mekanı cennet olsun. Çocuk henüz ölüm olayıyla karşılaşmadan ölüm hakkında bilgilendirilmiş olmalıdır. Alt yapı hazır olursa çok fazla problem yaşamaz. Sitemizde yayınladığımız şu yazıyı okumanızı tavsiye ediyorum. http://www.sorularlaaile.com/cocuklara-olumu-nasil-anlatmak-gerekir

    YanıtlaSil