Aralığın sonuna doğru dedemizi kaybetmiştik. İkisi henüz
anaokulu yaşında olan Leon ve Luka’ya nasıl anlatırız diye düşünüp durdum.
Biraz çaresiz hissediyordum. Leon yaş gereği bu tarz kavramların farkına
varıyor ve ölüm yüzünden uykusuz geçirdiğimiz gecelerin sayısını hatırlamıyorum
bile.
Almanya’da veya başka ülkelerde bunun nasıl yapıldığını bilmiyorum, ama ben ölüm
kavramıyla oldukça geç tanıştım. Anaokulunda bu konu olmadığı gibi vefat eden
akrabalarımızın cenazeleri ve ilgili üzüntüden uzak tutulmuştum. Ancak
Türkiye’de bu tamamen farklı.
Atatürk’le ölüme
yolculuk
Başta anaokulunda Atatürk işlediği için ilk yıllarında bile
ölümle tanışmış oldular. O zaman 3,5 yaşındaki Leon tabi ki bunun ne demek
olduğunu anlamıyordu ancak bu yıl olayın tüm gerçekleriyle başa çıkmak zorunda kaldı.
Onunla da biz.
Her çocuk mu böyle bilemiyorum, ama Milli Eğitim
Bakanlığının bu konuyu bir daha düşünmesini ve biraz daha çocukların
psikolojilerine dikkat etmelerini arzu ederdim. Bu yıl 4,5 yaşındayken Atatürk
haftasına denk gelince ardından uzun bir süredir Leon’la ölümü konuşmak zorunda
kaldık. Günün bir anında veya gecenin ortasında uyanıp Atatürk’ün öldüğünü,
onunla tanışamadığı için ağlayan Leon’u teselli etmeye çalıştım.
Konu tabi ki Atatürk’le kalmadı. Hani çok yaşlı olduğu için
öldü dediğimde bağlantı hemen anneanne, dedeler ve babaanneye yapıldı. Ardından
biz de ondan daha yaşlı olduğumuz için bizim de öleceğimiz, kendisi de bir gün
öleceğine kadar uzadı konu. Tabi ki her seferinde bolca göz yaşlarıyla. Tabi ki
her seferinde ancak çok, çok, çok yaşlı veya çok, çok, çok hasta kişilerin
öldüğünü anlatıyordum.
Her defasında içim gidiyordu. Ne diyeceğimi bilemiyordum
çünkü yalan da söylemek istemiyordum, ancak gerçekler onu sadece daha fazla
ağlatıyordu. Çocuklarıma karşı daima dürüst olan ve gerçekleri saklamama
taraftarı olan benim için bile bazı noktalar zor oldu. Oğlum ağlayarak, Atatürk
artık toprağın altında olup çürüdüğünü söyleyince ben bile yutkundum.
Bana göre bu yaştaki bir çocuk için çok fazla ağır
düşünceler ve hepsi Atatürk haftasından çıkıp gelişti. Bana kalsa anaokulu
müfredatında din, siyaset ve tarihin işi yoktur. Her şeyden önce bu konuları
kavrayabilecek yaşlarda değiller.
Dedemiz vefat edince
Eşimin babası aniden rahatsızlanınca ve durumu kötüye
gidince başımdan neredeyse soğuk sular aktı. Tanımadığı bir kişi yüzünden bu
kadar üzülen Leon dedesi için neler yapacaktı? Bu konuda bu kadar hassas bir
süreçten geçen Leon’a neler anlatmalıydım? İnterneti alt üst ettim. Her yerde
neticede ayn şey yazıyordu: doğruyu söyleyin, gerçeği saklamayın, soruları
inandıklarınızı kullanarak dürüstçe cevaplayın, bazı şeyleri bilmediğinizi
itiraf edin. Peki…
Öyleyse en iyisi yavaş yavaş başlayayım diye düşünmüştüm.
Dedelerinin çok hasta olduğunu anlattım. Dedemizin durumu kötüye gidince,
“çok”ları artırdım. En sonunda sormadılar bir daha. İlgilerini kaybettiler mi
yoksa olayın farkına mı varıyorlardı bilemiyorum ama ne Luka ne de Leon
dedelerini bir daha sormadı. Eşim cenazeden döndüğünde onlara anlatmak
istiyorduk ancak “Dedemiz çok, çok, çok hasta biliyorsunuz” dememe hiçbir tepki
gelmeyince konuyu kapatmanın daha doğru olduğunu düşündüm. Bir şeyler dönüyordu
içlerinde, ne olduğunu bilemesem de içgüdülerim bana beklememizin ve onların
konuyu açmalarının daha doğru olduğunu söylüyordu. Hazır olduklarında dedelerini
soracaklar dedim…
Neredeyse iki hafta geçmişti, bir Pazar günü öğleden sonra
salonda birlikte kitap okurken Leon sordu “Dedemiz nasıl oldu?” diye. İşte o
zaman anlattım. Luka “oooo” demekle yetinip parmak emmeye başladı arkasından da
uyudu. Leon biraz ağladıktan sonra
yaklaşık 2 saat boyunca beni soru bombardımanına tuttu. Ölüm hakkında tüm
bildiklerini, dedesinin durumuna uyguladı ve sonra başka senaryolara da geçti.
Ben sadece evet, hayır, bilmiyorum cevapları verdim. Benden başka bir şey
beklemiyordu zaten.
Not: Resimleri tabi ki o gün çekmedim. Geçen gün çok sevdiğimiz bir arkadaşımızı uğurlarken çektim.
------------------------------
Hayatımda en çok zevk aldığım şeylerin arasında bu blogum ve Alternatif Anne, Martı Dergisi ve Hassas Anne’deki yazılarım geliyor. Bunun dışında beğendiğim veya paylaşmaya değer gördüğüm herşeyi başta Facebook ve Twitter hesaplarımdan takip edebilirsin.
Hayatımda en çok zevk aldığım şeylerin arasında bu blogum ve Alternatif Anne, Martı Dergisi ve Hassas Anne’deki yazılarım geliyor. Bunun dışında beğendiğim veya paylaşmaya değer gördüğüm herşeyi başta Facebook ve Twitter hesaplarımdan takip edebilirsin.
Google+ sayfamız: Xlargeaile
Facebook: Xlargeaile veya ben
Twitter: @xlargeaile
Instagram: @xlargeaile
Pinterest: xlargeaile
Facebook: Xlargeaile veya ben
Twitter: @xlargeaile
Instagram: @xlargeaile
Pinterest: xlargeaile
Copyright 2014 – Yazılarımın linkini paylaşabilirsiniz. Paylaşıma özet de ekleyebilirsiniz. Ticari olmadığı sürece kendi blogunuzda yazımın kısa bir özetini de yayınlayabilirsiniz, yazımın linkini de eklemek şartıyla. Sevmediğim tek şey, başka birinin yazısını/yazılarımı olduğu gibi ve altına kaynak yazarak yayınlamak. Bunu doğru bulmuyorum, başka birinin emeğine saygı duyan bir insanım ve aynı saygı ben de başlarından beklerim. Başka yerlerde tamamen yayınlayan yazılarım orası için özel yazıyorum. Resimlerimiz, çoğunlukla özel olduğu için ilgili yazısı olmadan kullanılamaz.
Mekanı cennet olsun, Regina, sizlere de sabır dilerim. Zor bir konu gerçekten de, klinik psikolog olduğum için bana çok sorulan konulardan biridir.. Dediğin gibi, ölüm çocuktan saklanmamalı ama çok da abartarak ölümün cenazenin falan içine alınmamalı. Ölüm anlatılırken, sakin, kalabalık olmayan bir odada, çocuğa yakın birisi (bizim psikolojimizden de çok etkilendikleri için, öncelikle kendi içinde ölümü sindirmiş birisi olmalı bu) olayı anlaşılır ve sade şekilde anlatmalı. Çocuğun hissedeceklerini göstermesi, dışa vurması sağlanmalı (ağlayacaksa tepinecekse ona zaman verilmeli). Bu dönemde çocuklar geriye kalanların onları bırakıp gitmeyeceğine dair güven duymak isterleri bu nedenle bedensel temas ihtiyaçları artabilir, buna duyarlı olmak gerekir. Çocuğun aşırı anksiyete geliştirmesi ve bunun normalden uzun sürmesi durumunda (kabuslar, geriye dönüş davranışları) uzman yardımı almak gerekir. Sevgiler..
YanıtlaSilÇok, çok teşekkür ederim. Yorumun ve tavsiyelerin gerçekten çok değerli ve eminim bir çok anneye yardımcı olacak.
SilDemek ki Leon'un konuyu açmasını bekleyip onun sorularını sakince ve doğru cevaplamaya çalışarak çok yanlış yapmamışım. Bedensel teması seven bir aileyiz zaten :) Her sabah "kuscheln" yaparız...
Dedeleri öldüğünden beri ölümden korkarak konuşmuyor zaten. Bir de babası Özgür'ün kendi babası olmadan da yaşayabileceğini anladı galiba. Çünkü geçen gün şunu demişti bana: siz bir gün ölürseniz benim hala Lukam var ve ben de baba olup çocuklarım olmuş olur değil mi?
Merhaba ,
YanıtlaSilBenimde iki kızım var. Büyük kızım bu konuda oldukça hassas bende ilk olarak o sorduğunda(4,5 - 5 yaşlarında) bu konuda gerçekleri açıklamam gerektiği için konuştum fakat sonuç kötü oldu sürekli ağlamalar gece uyuyamamalar sürekli üzüntü hali nedeniyle pişman oldum eşimin de konuşmasını istedim eşim aslında ölenlerin gerçekten ölmediklerini başka bir yere gittiklerini orasının CENNET olduğu konusunda konuşma yapınca onların orada mutlu olduğunu belirtince normale döndük kızım şimdi 9 yaşında ve bu konu açıldığında rahatsızlığını dile getiriyor. Orada iyi bakılsada kimsenin gitmesini istemiyorum. Sizde gitmeyin diyerek hassasiyetini belli ediyor.
Mekanı cennet olsun. Çocuk henüz ölüm olayıyla karşılaşmadan ölüm hakkında bilgilendirilmiş olmalıdır. Alt yapı hazır olursa çok fazla problem yaşamaz. Sitemizde yayınladığımız şu yazıyı okumanızı tavsiye ediyorum. http://www.sorularlaaile.com/cocuklara-olumu-nasil-anlatmak-gerekir
YanıtlaSil