7’den 77’ye herkesin mırıldandığı şarkılar. Üç yaşındayken bile güzelce dans eden çocuklar. Bar ve gece kulübelerinde canlı müzik. Restoranlarında çıkan ses sanatçıları. Kuşkusuz Türk halkı müziği sever! Müzik kanlarında sanki. Nasıl oluyor da konu müzik eğitimine gelince durum bir anda değişiyor?
Müzik tüm çocuklara iyi gelir, gelişimlerini destekler. Ders sırasında keyifli bir şeyi takip ederken odaklanma kabiliyeti artar ve şarkı öğrenirken hafıza güçlenir. Bir enstrüman, çocuğa duygularını ifade etmek için eline bir araç verir. Uzmanlarına göre müzik yapmak sağ ve sol beynin arasındaki bağlantıları güçlendirir, duygular, motorik becerileri ve aklı geliştirir, ileride başka çocuklar birlikte müzik yapmak bir grup çalışması olduğu için zaten her yönden faydalıdır.
Hele evde şarkı da söylendiğinde hayat boyunca önemli ve çok güzel bir temel atılmış oluyor. Almanya’daki arkadaşlarımın çoğunun müthiş bir şarkı repertuvarı var, çünkü gençliklerinde evlerinde hep şarkı söylenirdi, şarkılar içeren oyunlar oynanırdı. Buna karşın bizim evimizde Noel’in dışında sanki mecburuz diye söylenen bir iki şarkının dışında şarkı söylenmezdi. Tek bir şarkı ezbere bilmediğim gibi sesim de gelişmedi ve oldukça kötü. Bu konuda keşke dediğim çok oldu.
Okul öncesi müzik eğitimi veren kurumları ararken dehşetle fark ettim ki kocaman İstanbul’da bile hem bunların sayıları çok az hem de inanılmaz pahalılar. Müzik öğrenmek artık lüks mü olmuştu? İstenilen rakamlara özel öğretmen tutmak bile mümkün! Türk annelerin çocukları bu müzik olayı doğumla almış olmaları gerek çünkü bunun için bu kadar para verebilen aile sayısı çok azdır.
Biz yine de şanslıydık. Çoğunlukla belediye tarafından finans edilen “müzik evi”ni keşfettik. Leon ve Luka şimdi genç bir öğretmenden piyano dersi alıyor. Her gün 10’ar dakika uğruyoruz oraya. Luka gitmek için can atıyor! Yaş gereği piyano konusunda Leon’dan çok daha yavaş ilerliyor ama şimdiye kadar 4-5 şarkı öğrendi ve bunları her yerde söylüyor. Arabada, sofrada, oynarken, hatta yüzme dersinde bile bu şarkıları söylüyor.
Müzik Evinde 20 yıldır ders veren emekli bir müzik öğretmeniyle sohbet ederken duyduklarım içler acısı. Gelen çocukların çoğu liseye başlarken müzik yapmayı ne kadar sevdiklerine bakılmaksızın derslere ebeveynleri tarafından son veriliyormuş. Çocukları okula yeterince vakit ayırmamalarından korkuyorlarmış. Aralarından çok yetenekli çocuklar olunca bile sadece bir avuç ebeveyn çocuğunu konservatuara gönderme konusunda ikna oluyormuş.
Şimdi ben Luka’yı düşünüyorum. Son bir yıldır onu izlediğim şekilde devam ederse ileride kendime belki bunu soruyor olacağım; muhtemelen az para kazanan ama yaptığından zevk alıp mutlu olan bir oğul mu istiyorum yoksa iyi para kazanıp ama işini muhtemelen çok keyif alarak yapmayan bir oğlu mu? İlkokulu belki anaokulundan itibaren yılda 20-40.000TL çocuğun eğitimine harcadıktan sonra ebeveynlerin çoğu herhalde kendine bu soruyu sormaz. Çünkü cevap çoktan verilmiş.
Öyle ya da böyle fark etmez, ben mutlu olmaktan yanayım. Parayla satın alınamıyor çünkü. Müziğe daima vakit kalmalıdır. Hele çocuk bunu yaratmak istedikten sonra…
------------------------------
Hayatımda en çok zevk aldığım şeylerin arasında bu blogum ve Alternatif Anne, Martı Dergisi ve Hassas Anne’deki yazılarım geliyor. Bunun dışında beğendiğim veya paylaşmaya değer gördüğüm herşeyi başta Facebook ve Twitter hesaplarımdan takip edebilirsin.
Hayatımda en çok zevk aldığım şeylerin arasında bu blogum ve Alternatif Anne, Martı Dergisi ve Hassas Anne’deki yazılarım geliyor. Bunun dışında beğendiğim veya paylaşmaya değer gördüğüm herşeyi başta Facebook ve Twitter hesaplarımdan takip edebilirsin.
Google+ sayfamız: Xlargeaile
Facebook: Xlargeaile veya ben
Twitter: @xlargeaile
Instagram: @xlargeaile
Pinterest: xlargeaile
Facebook: Xlargeaile veya ben
Twitter: @xlargeaile
Instagram: @xlargeaile
Pinterest: xlargeaile
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder