31.10.2013

Çetmi tatlısı

Bu tarifi görür görmez kararımı vermiştim. Bunu kesinlikle denemem gerekiyordu! 9 günlük bayram tatilinde fırsat buldum ve bu ilginç olduğu kadar lezzetli tatlıyı hazırladım. 

30.10.2013

Bilgisayar oyunları mı?!

Çocuklarımızın oldukça geç tanışması istediğimiz diğer her şey gibi bilgisayar oyunlarını da başka birinde gördüler. Öyle bir iş zaten bir yerden bir kere start aldıysa bir daha kurtulamıyor. Anne baba olarak bize düşen, bu işin içinden çıkmaktır. Çünkü evde oynamasını izin versen dert, vermezsen de.

28.10.2013

Renk topla!

Geçen gün öyle güzel bir oyun oynadık ki bunu anlatmam lazım. Kısacası sayılar yerine renkleri gösteren bir zarla ve parmak boyalarla bir oyun. Çok eğlenceli!

24.10.2013

Kereviz bu sefer bambaşka...

Peşin peşin söyleyeyim, bu yemek türk damak tadına alışık bir tat olmasa da bizce çok lezzetli! Hele salatayı benim küçüklüğüm ve gençliğimin favori salatasıydı. Oğullarım adımlarımı takip ediyor gibi...

23.10.2013

Her sabah ayrı bir serüven

Leon ve Luka'yı sabahleyin anaokuluna bırakınca daima derin bir nefes alıp rahatlıyorum. Çünkü bu sabahı da kazasız belasız atlattık demektir. Kahvaltı sofrasından kalkıp anaokuluna varana kadar sadece 45 dakika sürüyor ancak bu  iki erkek çocuğu ile kocaman bir serüven...

22.10.2013

Burun spreyi bağımlılık yapar mı?

Nezle olunca burnun tıkanması kadar kötü bir his yok. Hem nefes alınamıyor hem de başımız ağrıyor. Bu durumda kendisi için olsun, çocuğu için olsun, burun spreyi kullananlara bir uyarı; bağımlılık yapabilir!

21.10.2013

Ağaç faaliyetleri mi? Hem de her yerde!

Ama bizim bahçemiz yok ki dediğini duyar gibiyim. Evet, herkesin bahçesi olmayabilir. Varsa bile içinde bizim kadar ağaç olmayabilir. Ama gerek de yok! Çünkü bu iki faaliyeti dışarıda da yapabilirsin. Tek ihtiyacın, pastel boya, kağıt ve bir ip ile metre!

18.10.2013

Kahvaltıda faaliyet mi?

Bizim evde kahvaltı vazgeçilmez bir öğün. Öğünden çok bir olay. O kadar çeşitli ve keyifli ki Leon ve Luka bile kaçırmak istemezler... Kahvaltı günün en önemli öğünü derler ya, öyle olmasa bile bizim ailemizde bu kesin kes öyledir. Sofrayı hazırlayıp kahvaltı yapmak bizde bir saatten fazla sürüyor. Tatilde daha da fazla sürdü, çünkü kahvaltı sırasında günün ilk faaliyetimizi yaptık! 

14.10.2013

İstediğini alabilirsin...

Bu sözler okul öncesi çağında bir çocuğa söylemek çok mu iddialı? Yoksa aşırı riskli mi? Pişman mı oluruz? Hepsi aklımdan geçti ama "ben şansımı denerim"deyip o sözleri Leon ve Luka'ya söyledim.

9 günlük tatil öncesinde İstanbul'a gidip alışveriş yapalım dedik. Çocukların kapalı ayakkabılara, Leon'un ayrıca kışlık botlara ihtiyacı vardı. Ardından büyük bir markete gidip ne lazımsa alırız dedik. Kahvaltıda çocukların onayını aldık. İstemeselerdi başka bir güne erteleyecektik, neticede hiç bir şeyin acelesi yoktu. Leon ve Luka da gitmek isteyince dedim ki "hadi düşünün o zaman neler istersiniz? Liste yapalım ve alalım".

11.10.2013

Renklere göre atlamak

Hızlıca bir aktivite mi lazım?  O zaman renklere göre atlama oyununu dene! Hem spor hem de eğitim. Biz üstelik çok ta eğlendik...

Hazırlaması da çok kolay bu oyunun. 3-4 farklı renkte tebeşir alıp onlarla yere daireler çizmen yeterli. Garaj önü, otopark, balkonda bile yapılabilir. Tebeşir suyla akıp gider çünkü.

10.10.2013

"Lego world" olmaya adayız

Cumartesi günü Leon'la öyle bir projeye giriştik ki! İki saatten fazla vaktimizi aldı ama sonuç olarak çok güzel bir hayvanat bahçesi ortaya çıktı.

9.10.2013

Faaliyetlerle ailece gelişim...

Her çocuk yaratıcıdır. Sadece biz anne baba bu yaratıcılığa izin vermemiz gerek. Çocuklar dünyayı keşfetmeli, meraklarını gidermeli ve bunu tüm hislerle yapmalılar, yani dokunarak, duyarak, görerek, tadarak, koklayarak. Eğitimciler, psikologlar ve gelişimciler, farklı materyallerle çalışmaları, onları denemelerinin çocukların gelişimi için ne kadar önemli olduğunu hep vurguluyor. Eh, bizde tam bu anlamda Leon ve Luka’yi oldukça özgür bırakmayı çalışıyoruz. Tamam, bu hep kolay olmayabilir çünkü masada unutulan makasla göz kaş arasında not tuttuğumuz kağıdı okunmaz hale kadar kesildiğini fark ettiğimizde bir çok şey hissederiz, ancak sevinç bunların arasında olmadığı kesin…

8.10.2013

Parasetamol çocuklarda astıma neden mi?

Yeni bir araştırma korkunç sonuçlar ortaya çıkardı. Parasetamol çocuklarda astıma neden olabiliyormuş! Üstelik, ilaçtan çok sık kullanmak gerekmiyor bile...

İspanya'da yapılan bir araştırma, belli bir yaşa kadar tercih edilen ve Türkiye'de birçok pediatrik ilacın içerdiği parasetamolun astıma neden olup olmadığını ortaya çıkarmak için yapıldı. Daily Mail gazetesinde çıkan habere göre Acoruna Üniversitesi'nde yürütülen bu araştırma bugüne dek bu konuda yapılan en kapsamlı çalışma olmuş. Bilim adamları, 20.743 çocuğun ebeveynlerine, çocuklarının astım olup olmadığını, ne kadar şiddetli olduğunu, önceki yılda ve bebekken kaç defa parasetamol verdiklerini sordular. Çocukların yarısı 6-7, diğer yarısı 13-14 yaş grubundandı.

Cevapların değerlendirme sonucu ürkütücü oldu.

7.10.2013

Dışarıda ve evde gene fırtınalar esti...

Leon'la kavga sezonumuzun fırtınaları hala esmeye devam ediyor. Tıpkı bu pazar günü gibi. Yağmur çamur bilmeden pazar günleri yaptığımız yürüyüşe dün çıktık. "Kötü hava yok, sadece kötü kıyafet var" diyoruz ya, eşim onu unutmuştu...

Sen niye kapşonlu yağmurluğunu giymedin diye sorduğumda verdiği cevaba çok güldüm. Hem yağmurluğun olduğunu unutmuş hem de dedi ki "ben accuweather'e güvendim. Yağmur bitti diye gösteriyordu."  Al sana teknoloji çağın kötülüğü... Dışarıya bakıp hava durumunu değerlendirmektense telefondaki hava raporuna güvenir olduk! Hal böyle olunca ıslanırken  çok eğlendik! Leon da şarkı söylüyordu "yağmur yağıyor, seller akıyor..." Çocuğun önsezi varmış demek. İlk başta azcık yağan yağmur öyle bir şiddet kazanmıştı ki biz bile evimizin yolunu tuttuk.

Eve gelince evde fırtına koptu. Nasıl bir döneme girdiyse yine, çok sevdiği bir iş yapmış olmamıza rağmen Leon bir anda ters esmeye başladı.

4.10.2013

4. Ekim Hayvanları Koruma Günü

Bugün Dünya Hayvanları Koruma günü. Bizim evimizde her gün hayvanlara özel bir gün ama! Hadi neyse, bu günü de kutladık, ama boğazımda kaldı. Boğazımda kalan bugün, yani kedi köpek tüyü değil. Onlarla başa çıkabiliyoruz çünkü….

Dünya Hayvanları Koruma Gününün olması aslında hiç de güzel bir şey değil bence. Böyle bir güne ihtiyaç duyulması utanç verici değil mi? Çok üzücü değil mi? Hani et yeyip yememesini geçiyorum, ama hayvanların yaşam koşullarına saygı duymak, acı çektirmemek, sağlıklarına bakmak insanların çoğu için neden bu kadar mu zor? Bu özel güne önem veren kişiler zaten hayvanları seven, koruyan ve haklarına saygı duan kişiler… Bir de peşinden kurban bayramı geliyor. Her yerde kurbanlık çadırları varken böyle bir günün kutlanması biraz tuhaf kaçmıyor mu?

Konu hayvanlardan açılmışken bir konuyu anlatayım. Sen de bu yazıyı paylaşırsan böylece belki daha fazla kişinin hayvan beslemesine neden olabiliriz. Bazen bana tüylerle nasıl başa çıkıyorsun diye soruluyor. Evet, bizim evimiz çok kalabalık! İki kedinin yanı sıra evin içinde yaşayan 2 Maltez, 3 Pug ve 6 Labrador var. Bizde tüysüz ortam asla olmaz. Ancak rahatsız edici miktarda değiller. Sadece dört kedim varken durum çok daha kötüydü, çünkü o kadar özen göstermiyordum. Hele sadece bir iki kedi veya köpek beslendiğinde tüy diye bir sorunun aslında olmamalı. Birazcık temizlik ve özenle olmaz da.   

Tüyleri bizi rahatsız etmemesi için neler yapıyoruz peki?

3.10.2013

Dünyanın en hızlı pastası!

Çocuklardan biriyle bir saatten fazla kavga ettikten sonra bütün enerjim buharlaşmış sanki. Hele bu çocuk Leon ise, aşırı inatla konunun uzatılması demek. Konuyu ben kapatsam, odadan çıksam veya sadece susup beklesem de, Leon'un ağlaya ağlaya, bağıra bağıra önüme dikilmesi ve benim olayı baştan duymam demek. Ta ki ben artık sabrımın sınırını aşmış, ona her şey gene izah edene kadar. Eh, bu kavganın başına dönmek demek. Olmadı yani... 

Kavgamızın konusu da tipik şeylerden. Leon, ya sevdiği televizyon programı ya da başka bir şeyin arasında karar verirken tercihini diğerin yana kullanmıştı. Sabah sabah bunun kavgasını çıkarttı. Amaç, bugün ikisini alabilmekti. Olmadı yani...

Babası onu ve kardeşini anaokuluna götürürken ben en iyisi Leon'un çok mutlu olduğu bir günü hatırlayayım. Çünkü ne kadar da haklı olsam, Leon ne kadar da haksız olsa, ardından kendimi kötü hissediyorum. Şu hızlı pasta yapmama Leon çok sevinmişti. Pastayı aslında öğleden sonra bir daha yapayım. Leon sünger pastaya çok sevinecek!

2.10.2013

Alternatif Anne - Ekim 2013 annesi seçildim

Bu arada beni çok sevindiren bir haberim var sizlere.
Alternatif Anne bana büyük sürpriz yaparak beni Ekim 2013 annesi olarak seçti! Benimle yaptıkları güzel söyleyişi burada:


Köpekler, tavuklar ve çocuklar içinde yeni hayat!
Regina Röttgen geç anne olmayı seçmiş. Bu sayede işini gücünü bırakıp kendisini tamamen çocuklarına adayabilmiş. Eşi Özgür Çağlın da onu takip etmiş ve hayvanlara duyduğu sevgiye o da ayak uydurmuş. Çiftin bu büyük aile yaşantısına geçişinde çok büyük vazgeçişler de yaşanmış. Büyük şehri geride bırakıp köye taşınmışlar çünkü.
Biz sorduk, Ekim Ayı annemiz Regina anlattı…
Köy hayatına ne zaman ve nasıl başladınız?Köye taşınalı 7 yıl oldu. İstanbul’daki hızlı yaşam ve gürültüden uzaklaşmak istedik. Kısa bir süre sonra, İstanbul’a gitmeyi çok yorucu bulduğumuzu fark ettik. Yoğun olan trafik, park sorunu ve sürekli duyulan bir uğultu bizi birkaç saatte öyle bir yoruyor ki, daha önce nasıl öyle yaşayabildiğimizi hayret ediyoruz.
Köyde yaşayınca daha önce hep yapmak istediğimiz ama farklı nedenlerden dolayı mümkün olmayan şeyleri yapmaya başladık. Tavuk beslemek, meyve sebze ekip yetiştirmek, doğal ürünlerine yönelmek gibi. Evcil hayvanlarımıza gelince, ben köpek ve kuşlarla büyüdüm. Hayvansız bir hayat düşünemem. İstanbul’da dört kedim vardı, bir tanesi hala hayatta ve şimdi 19 yaşında. Kendi bürom olduğunda labradorum Zando’yu ve iki kediyi daha sahiplenmiştim. Köye yerleşince köpek sayısı kendiliğinden çoğaldı. Hayvanlara duyduğum sevgiye eşim ayak uydurdu ve artık benim kadar o da seviyor. Sokakta bulduğumuz veya yuva arayıp bize geçiçi olarak gelenlerden bir daha ayrılamadığımız için oldukça kalabalıklaştık. Artık 20’ye yakın tavuk, 2 kedi ve 15 köpeğimiz var.
resim02“İyi ki” ve “keşke” dediğiniz neler var?İyi ki çocuk yaptık, iyi ki bu kadar köpeğimiz var ve iyi ki köye taşındık! Müthiş bir hayat yaşıyoruz çünkü. Stresten uzak, bol hayvan ve doğa. Keşkelerim aslında yok, çünkü geriye dönük üzülmek bana göre değil. Karakterim öyle değil. Keşke diyeceğime, var olan durumu değiştirmeye çalışayım daha iyi.
Ama eşimle daha erken tanışsaydık, kesinlikle 1-2 çocuğumuz daha olurdu. Bizim için gerçekten zor bir karardı, ama Leon’u 39, Luka’yı 40 yaşındayken doğurdum. Hem ben hem de onlar sağlıklı. Şansımızı artık zorlayamayalım dedik. Bunun yerine 2-3 yıl sonra koruyucu aile olalım diyoruz.
Çalışıyor musunuz?Biz yeterince gezdik, eğlendik ve tabii ki de çalıştık. Ben gazetecilik ve yabancı yayın temsilciliği yaptım, sonra evcil hayvan dergisi yayınladım. Çalışmak, çocuk yapmaktan daha önemliydi benim için. Eşim de hep serbest çalıştı. Ancak serbest ticaret Türkiye’de çok yıpratıcı bence. Leon dünyaya gelir gelmez emekliye ayrılmaya karar vermiştim. Eşim ise Luka doğmadan kısa süre önce çalışmayı bıraktı. Daha çok para kazanmak adına çalışmaya devam edebilirdik. Ancak çocuklara fazla vakit ayıramazdık. Üstelik kazancımızın büyük bir kısmı bir yardımcıya ve bir bakıcıya gidecekti. Biz ise var olanla yetinip çocuklarla ilgilenmeye karar verdik.
resim03Çocuklarınız anaokuluna gidiyor değil mi?Evet, biz bakkalın bile olmadığı kadar küçük bir köyde yaşıyoruz. Bir yanımız tarla, bir yanımız orman. Ancak 3 km ileride İstanbul’un semti sayılan küçük bir kent var, orada özel okul ve özel hastane dışında aslında her şey var. Toplam dört anaokulumuz var! Bizim seçtiğimiz anaokulu bize 8 km uzak, ama olsun, her gün gidip geliyoruz. Bu kadar küçük bir yerde belediyenin sağladığı olanakların Büyükşehir’inkinden fazla olduğunu düşünüyorum. Üstelik kalabalık da değil. Örneğin, Leon ve Luka şimdi her gün piyano dersine gidiyor. Bu belediyeye ait bir müzik evi ve aylık ücreti o kadar düşük ki, İstanbul’da oturup bir kahve içmeye bile yetmez. Öğretmen çocuklarla müthiş iyi. Öğrencilerinin çoğu küçük çocuk zaten. Konsantrasyon süreleri yaş gereği az olduğu için öğretmen her birine 10 dakikalık dersler veriyor. Burada bunu yapabiliriz çünkü zaten yolumuzun üstünde. İstanbul’da bunu yapmak çok zor. Hem pahalı, hem de 10 dakika için arabayla bir yere uğramak mümkün değil. 
resim04Sosyal medya ile aranız nasıl?İyi olmaya çalışıyoruz! Facebook’u yıllardır kullanıyoruz. Ama diğer ağları anlamamız biraz vakit aldı. Teknolojiden uzak kalmışız galiba. İki-üç ay öncesine kadar akıllı telefonlarımız bile yoktu. Onları alınca insanın sosyal medyayla ilişkisi de ister istemez değişiyor.
Evcil hayvanlarınızla çocuklarınızın iletişimi nasıl? Evde evcil hayvanla yaşamak isteyen çocuklu aileler için neler önerirsiniz?
Leon ve Luka başından beri kedi köpekle büyüdükleri için her şeyi biliyorlar. Nasıl davranmaları gerektiğini, neleri yapıp yapamayacaklarını. Luka daha duygusal bir çocuk olduğu için hayvanlara Leon’dan daha fazla bağlıdır. Bu hafta sonu Zando ile Balu kaçtıklarında, “Onları aramamız lazım” deyip haftada ancak bir kere seyredebildikleri bir televizyon programını ortada kesip ayakkabılarını giydiler. Ben bile şaşırmıştım!
Evcil hayvan bence çocukların hem fiziksel hem de ruhsal sağlığı ve gelişimi için son derece önemli bir şey. Yine de her aile gidip kedi veya köpek alsın demiyorum. Ailenin yaşam şekli ve koşullarına göre evcil hayvanı dikkatlice seçmek lazım. Örneğin bir köpek almak, eve bir çocuk daha katıldı demek. Aynı iş, ayrılması gereken benzer zaman ve aynı sorumluluk demek bu. Bu kolay bir karar olmamalı.
resim05Gündelik hayatınız nasıl geçiyor, neler yapıyorsunuz?Günümüz erken başlıyor. 06:30 gibi kalkıp kahvaltıdan önce ilgilenmemiz gereken bir takım işler var. Bu kadar evcil hayvan varken onların doğal olarak önceliği var. Belli oranda temizlik yapıyoruz, hepsini dışarıya salıyoruz ve mama veriyoruz. 08:30 gibi büyük bir kahvaltımız oluyor. Ardından yazın denize gidiyorduk, şimdi ise birimiz çocukları anaokuluna bırakıyor. Çocuklar öğle yemeğinin ardından eve gelene kadar ev ve bahçede yapılması gereken işleri hallediyoruz. Bu yıl çocukların programı da var, yani her gün piyano ve belli günlerde yüzmek. Hava güzelken birimiz çocuklarla oyun parkına da gidiyor. Öğleden sonraları duruma göre halletmemiz gereken işlere devam ediyoruz; çünkü iki dönümlü bahçeli bir evin işleri gerçekten asla bitmez. Tabii ki birimiz çocuklarla ilgileniyor. Orman yürüyüşü, kitap okuma, boya, oyunlar, faaliyet, vs. yapıyoruz.
Şehir hayatını özlüyor musunuz? Ara sıra büyük şehir kaçamağı yapıyor musunuz?Kesinlikle hayır. Büyükşehirdeki hayatı özlediğimiz hiç olmadı. Tabii ki bazı işleri ancak orada halledebiliyoruz; bu nedenle kışın ayda 2-3 defa gidiyoruz. Çocukların da başka yerleri, kalabalık yerleri de görmeleri gerek. Burada çocuklara bakabilecek kimse olmadığı için başbaşa da bir İstanbul’a gidelim diyemiyoruz. Buradaki tiyatro veya sinema gösterilerine bile birlikte gidemiyoruz bu yüzden. 
resim06Köy yaşantısının çocuklarınıza katkıları sizce neler? Bu seçiminizle çocuklarınızın bir şeylerden mahrum kaldıklarını düşünüyor musunuz?Çocuklar oldukça çok zamanı dışarıda doğada geçiriyorlar. Bu nedenle çok farklı şeyleri görüp deneyerek öğreniyorlar. Ayrıca bolca hareket edebiliyorlar ki bu fiziksel ve zihinsel gelişimi için önemli. Tüm gün evde olduğumuz için onlarla birebir ilgilenebiliyoruz ve dönemlere göre ihtiyacı olan şeyleri karşılamayı çalışıyoruz. Basit bir örnek; bugünlerde Luka “sağ, sol, ileri” gibi yönleri öğrenmeye merak sardı. Anaokulundan dönerken boş bir kavşakta durdum ve onun nereye gitmemi istediğini sordum. Her sokak ağzında durdum ve ona sordum. O şekilde çok hızlı yönleri öğrendi, hem de yeni yolları keşfettik ve bolca eğlendik.
Birşeyden mahrum kalıp kalmadıkları konusunda çok düşündük. Kalmadıkları ve kalmayacaklarına inanıyoruz. İleride okulun dışında da hayatları, arkadaşları ve aktiviteleri olsun istiyoruz ve bunu Büyükşehirde değil ama böyle küçük bir yerde sağlayabileceğimizi düşünüyoruz. Burada olmayanı zaten sağlamayı çalışıyoruz. İstanbul’da yaşayan, okula giden çocukların aksine her gün 1-2 saat yolda geçirmiyoruz. Haftada bir kere bile burada sağlamadığımız bir aktivite için İstanbul’a kadar gitsek ne olur? Yol bir saat bile sürmüyor.
Çocuklarınızın sağlığı için uyguladığınız özel yöntemler var mı?Evet, iki özel yöntemimiz var! Biri, “kötü hava yoktur, sadece kötü kıyafet vardır”, diğeri de “kirlenmek güzeldir”. Bunun dışında yaptığımız bir şey yok…
resim07Sizce annelik? Kolay mı, zor mu? Hayatın merkezi çocuklarımız mı?Annelik hayatımda yaptığım en zor iştir. Kronik uykusuzluk, devamlı koşuşturmak, ayak uydurma konusunda ustalık kazanmak, bazı günlerde sürekli çıldırma noktasında dolaşmak demek. Var olduklarını bile bilmediğiniz tahammül sınırlarımızı keşfediyoruz. Onlarca şeyi tercihen aynı anda halletmemiz gerekirken, herkes ve her şey için vakit yaratabilme konusunda hakikaten bir kabiliyetimizin olduğunu fark ediyoruz. Aynı zamanda annelik, bugüne dek benimsediğimiz anlayış ve affetme kavramları, çocuklarımıza karşı duyduğumuz şartsız koşulsuz sonsuz bu sevgiyle yeniden tanımlanıyor. Annelik inanılmaz bir şey. Bilmediğimiz iyi ve kötü yönleri ortaya çıkartıyor. Annelik benim için bitmeyen bir serüven.
Bizim aile için konuşuyorsam; evet, merkezimiz şu anda çocuklar. Biraz yaşımızdan kaynaklanıyor. Daha genç yaşta çocuk yapmış olsaydık muhtemelen öyle olmazdı. Her ailenin bu konuda farklı olduğunu düşünüyorum. Çocuklar hayatınızın merkezi olabiliyor, ama bu, hayatınızda çocuktan başka bir şeyin olmadığı anlamına gelmiyor. Ben de biraz önce “şu an” demiştim zaten. Çünkü eşimle şimdiden hemfikiriz; tercihlere nasıl oluyorsa bilmem ama işe veya üniversiteye başladıkları anda kendi hayatlarına adım atmaları gerek. Yani, tabii ki daima onların yanında olacağız; ancak belli bir mesafede.
Eşinizle birbirinize özel zamanlar ayırabiliyor musunuz? Bir hobiniz var mı?Leon ve Luka’yı başından beri 19:00-19:30 gibi yatırıyoruz. Tabi ki sabahleyin erken de kalkıyorlar, ama akşamları bize kalıyor. Yani bizim için çocuklarla ilgilenmemiz ne kadar önemliyse, başbaşa vakit geçirmemiz de o kadar önemli.
Hobilere maalesef şu aralar vakit kalmıyor. Sadece yarım gün anaokuluna gönderdiğimiz için çocuklar günümüzün çoğunu dolduruyor. Genelde akşamları yorgun da oluyoruz. Hobiler yaşam tarzımızla biraz birleşmiş oldu. Bahçede ahşap işleri ve bitkilerle uğraşmayı seviyoruz. Köpeklerle ilgileniyoruz; onlarla çalışmayı çok seviyorum; ama genelde buna da vakit bulamıyorum. Sonbaharda mantar toplamayı seviyoruz. Ben küçükken babamla toplardım ve bildiklerimi eşime anlattım. İlk başta tereddütlüydü, ama şimdi benden bile meraklı. Bilmediğimiz mantarları kitap yardımıyla tespit etmek de çok keyifli buluyor. Bunun dışında ikimiz bolca kitap okuyoruz. Bir de ben yazmayı severim. O yüzden blogculuk tam bana göre.
“Alternatif Anne” sizin için ne ifade ediyor?Alternatif anne benim için alışık olduğumuzun dışında davranan, yaşayan ve çocuklarını büyüten anne demek. Ve tabii ki web siteniz! Beni ayın annesi olarak seçmenize hem çok şaşırdım hem de mutlu oldum. Çok teşekkür ederim! 

Xlargeailece diyaloglar

Hava bir anda soğudu, sağanak yağış başladı ve dolayısıyla moralimiz tabana vurdu. Çocuklarla yaşadığımız bazı konuşmaları hatırlamak için tam zaman! Biraz gülümseyelim, değil mi?

1.10.2013

Meyve sularında bunlara dikkat!

Yazın bolca çeşit çeşit meyve yiyoruz, onların suyunu içiyoruz, ayran ve kefir tüketiyoruz. Ancak kışın? Nedense tüm saydıklarım en azından benim için daha çok yaz içecekleridir. Kışın, içecek listemizin başına bitkisel ve meyve çaylarının yanı sıra meyve suları da geçiyor. Ancak tüm meyve suları bir değil...