Biz hep kendi sağlığımızı düşünüyoruz. Yani kendimizin veya
ailemizin sağlığı. Hayatımızın istediği gibi olması için kullandığımız birçok
ürün için kendi sağlığından ödün veren diğer canlıları pek düşündüğümüz yok. Hele
“doğal” ürünlerse aklımızın ucundan bile geçmez. Ama “doğal” bazen zalimce
demektir…
Tüm bunları çok eskiden araştırdığımdan beri ne kadar
“doğal” olsalar da deri giysi ve ayakkabı, kaz tüyü yorgan, yastık, mont, yünlü
ve ipekli eşya ve giysiler evime girmez. Neden?
Kısaca özetleyeyim. Deri, et üretimimin bir yan ürünü olmayıp birçok
hayvanın derisi için kesildiği için kullanmıyorum. Yün, koyunların yün üretimi
için yetiştirildiklerinde zalimce davranıldıkları, hatta Merino adlı yün için
kullanılan koyunların vücudundan daha fazla yün çıkması için buruşuk derili
şekilde yetiştirildikleri için kullanmıyorum. Kaz tüyü, hayvanlar canlı
yolundukları için kullanmıyorum. Çünkü ben, benim için, konu ne olursa olsun
hiçbir hayvanın ölmesini veya acı çekmesini istemem. Tüm bunları bir şekilde
konu açılınca Leon ve Luka’ya da anlatmaya çalışıyorum. Onların da bu konuları
tıpkı benim gibi benimsemelerini isterim tabi ki.
Ancak hayvanlar ve acı maalesef bitmek bilmeyen bir konu. Geçen
gün komşumuzun tavus kuşu Osman'a aldığı dişi tavus kuşunun öldüğünü öğrendik.
Kanatları çektirilmişti, o yüzden akşam sansar tarafından saldırılınca
kaçamamıştı. Kanat çektirmek zalimce bir şey. Leon da üzüldüğümü fark etmişti
ve nedeni sordu. Ona anlatmaya çalıştım. Zavallı hayvanın son günlerini
düşününce hala gözlerim doluyor. 4 yaşındaki oğlum bile o kuşu yerinde tutmak
için kanatlarını çektirmek yerine başka yöntemler üretti hemen.
Tavuklarımızın iki tanesi artık yumurtlamıyor. Muhtemelen yaşlılar artık. Bana kalsa hayatlarının sonuna kadar bizden yem yiyebilirler. Kahvaltıda bunu konuşurken Leon demez mi “eh, o zaman onu keselim tavuk çorbası yapalım!” Bu beni kesinlikle aşar. Vejetaryen olmama rağmen evimde et pişiyor ama bu kadarı da fazla. “Benim mutfağımda olmaz canım” diyorum Leon’a. Konunun bu şekilde kapandığını umut ediyorum. Çenesini avucuna koyuyor ve düşünmeye başlıyor. “O zaman tavuğu komşumuza götürelim, o onu keser, çorbayı da yapar.” diyor ve benim şaşkın bakışımı görünce ekliyor ki “Ama Mama, bu işi biliyor, o çorbasını hep kendi tavuklarından yapıyor, biliyorum!” Ağlayayım mı, yoksa sevineyim mi, bilemiyorum. Ne diyeyim artık. İşte bana fikir üreten, çözüm de bulan bir oğul. Sadece bence konu yanlış…
leonun yaşı uygun bence bir an önce bir canlının canını almadan da sağlıklı olabileceğimizi ve kendinizin yemediği bir şeyi çocuklarınıza yedirmemenizi tavsiye ederim..inanın çocuklar bu işi çok kolay çözüyorlar..hayvanlar çocuklarımızın arkadaşı..büyüdüğünde bu aydınlanma ve alışkanlıklardan vazgeçmek çok zor olabiliyor..adaleti şimdiden öğrenmeli her alanda tüm canlılara eşit yaşam hakkı olmalı..ve ağaç yaşken eğilir diyip..yine de sizin çocuklarınız saygıyla sevgiyle..
YanıtlaSilBu bucurler cok cin :)
YanıtlaSil