Dün zor günlerden biriydi.
Evet, arada sırada bizim de öyle günlerimiz oluyor! Kısaca, pestilimiz
çıkmış gibiydi…
Leon ve Luka nezle ve öksürüğü henüz tam atlatmış değiller.
Luka’nın ki dün gene şiddetlendi gece boyunca öksürdü. Öksürünce de uyandı.
Uyanınca da bizi çağırdı. Öyle gidiyor maalesef… Eşimle ben dönüşümlü bakalım
dedik ve ben gece 1:30’a kadar Luka’nın yanında bekledikten sonra vardiyası
eşime geçmişti. Saat kaça kadar dayanabildiğini bilmiyorum, ama en sonunda
biraz uyuyabilmek için Luka’yı yatağımıza almaya karar verdik. Eh, öyle bir çiş
kaçırmasından sonra “al gel yatır” diye bir şey yok tabi ki. Dolaptan şu
bebekliğinde kullandığımız alezi çıkarttık ve yatağımıza serdik. Luka’nın bezini
de değiştirdik. Ardından üçümüz yattıktan sonra Luka ne zaman uyudu bilmiyoruz,
o kadar hızlı uykuya daldık.
Aşağı yukarı uykusuz bir geceden sonra dün tabi ki biraz zor
geçti. Daha doğrusu geçmek bilmeyen günlerdendi. Leon anaokuluyla itfaiyeye gitmişti ve eve
gelince sevine sevine neler yaptıklarını anlattı. Genlede hiç anlatmaz ama
itfaiye arabasına binince, kask takınca ve olmayan bir ateşi gerçek suyla
söndürünce gözleri mutlulukla parlıyordu. Luka, kendisi gidemeyip de abisinin
anaokuluna gitmesini zaten zor kabul ediyorken böyle güzel şeyleri duyunca
morali bozuldu. Bu yetmiyormuş gibi bir de uykusuzdu. Yani saat 15’den sonra evimiz kabustu.
Tam o sırada ben Leon’un anaokulu kıyafetini hazırlamaya
başlamıştım. Leon’un aklına gelmişti ve artık “hadi Mama” diye beni harekete
geçirmişti. Başıma dert olmuştu bu arı kostümü iki haftadır yapmayı
çalışıyorum. Hangi gün için tahmin edebiliyorsun… Bizim anaokulunda bir arı
kovanı dolusu vızvızlar 22’sinde kutlama yapacak. Düz renkli sarı tişört bulmak
yeterince zor iken bizim burada imkansız gibi. Aynı düz siyah renk pantolon
için de geçerli. Tabi ki online sipariş edebilirdim, ama açıkçası bir gün
giyilecek arı kostümü yapmak için 200TL harcayacak değiliz. Geçen gün lacivert
pantolon bulmuştum ve eşim bizde hala siyah tekstil boyası kaldığını
hatırlatmıştı bana. Süper! Hepsini makineye attım ve boyadım. Siyah bir taç
tokası görmüştüm ve ponponlu başka bir tokayla arının antenlerini yaptım.
Okulca istenen kanatlar (!!!) için metal iki askıyı birbirine bağladım ve
külotlu çorabın ayaklarını kesip üzerinden geçirip düğümledim. İnan, kendimle
gurur duyuyorum! Artık her renk kanat
yapabilirim.
Cuma günü sarı tişört de buldum. En küçük boy biraz büyük
geliyor Leon’a ama olsun. Aldığım siyah kurdele paça bandıyla ütüleyerek
yapıştırdım. Eh, tam bu işi yapıyordum ki aşağıdan eşimi duydum. “Leon! Bu
ne??? Sen yine ayakta mı işedin?!” Bu ancak tuvaletten gelebiliyordu. Kendi
kendime dedim ki “iyi ki yukarıdayım ve şu kostümle uğraşıyorum. Aşağıda olup
biteni görmek bile istemem.” Ütüden nefret ediyordum ama o anda dünyanın en
güzel işi gibi geliyordu bana. “Hayır, oturarak” duydum Leon’un sesi. Etrafa
işemeyi nasıl başarmıştı o zaman? Etrafa işemişti ki eşim “oğlum, bir iki damla
değil bu! Bunu oturarak nasıl yaptın?” Evet, şu arı kostümü yapmak kesinlikle
kat kat daha iyiymiş… Leon’un verdiği cevabı duyamadım ama arkasından duyduğum
eşimin kahkahalara göre ilginç bir deneme yapmış olsa gerek…
Arı köstümü bitirdiğimde Leon denemek istedi. Süper de oldu!
Luka için değil ama… Leon’u görünce ağlamaya başladı “beeen de arı olmak
istiyoruuuum” diye. Ne yapsam, ne yapsam? İşte, yine şu annelerin bir anda ama
derhal bulmaları gereken parlak fikirlerden gerekti... Leon çok severek giydiği
baskılı sarı tişörtünü ödünç verdi. Ben ise iki askı daha birbirini bağladım ve
eski bir taytımı feda ettim. Bir taç toka daha alıp kalan ponponlarla ona da
antenleri yapmayı söz verdikten sonra Luka’nın yüzü güldü gene… Ama söyleyeyim,
biz bitmiştik!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder