Yaşamın eşsiz ve
mükemmel döngüsünde, hepimiz gibi dostlarımızda hayatta kalmak için çeşitli
biyolojik silah ve gereçlere sahip. İşte onlardan bir tanesi de dostlarımıza ne
zaman uyup, ne zaman çiftleşeceklerini, ne zaman çok yiyip ne zaman az enerji
harcayacaklarını söyleyen “biyolojik saatleri”dir…
Hepimiz, yaşamımızın standartlarına göre evrimleşmiş, ayakta
kalmak için kendi kendini tekrar programlamış makineler gibiyizdir. Üzerimizde,
atalarımız kadar fazla tüy yoktur, hatlarımız çok daha yumuşaktır ve el
becerilerimiz, tıpkı zekamız gibi üstün bir gelişimden geçmiştir. Çünkü tüm bu
değişimler, yaşadığımız dönemde hayatımızı kolaylaştıran özelliklerdir. Bizler
gibi, hayvanlar da farklı evrelerden geçerek bugünkü hallerine gelmiştir. Fakat
bizim genelde gece-gündüz, kış-yaz farklılıklarını anlamamızı sağlayan
biyolojik saat, hayvanlar için halen tüm yaşamlarında hayati rol oynayan bir
biyolojik silah olarak durmaktadır. Tüm hayvanlar; çiftleşmek, uyumak, enerji
harcamak, yemek yemek gibi çok önemli konularda takvim ve saatlere güvenen
bizlerin aksine içlerinde işleyen kusursuz saate güvenir. Peki, bu eşsiz
mekanizma nedir ve nasıl çalışır?
Biyolojik Ritim
Nedir?
Biyolojik saat, 24 saatlik döngü içerisindeki beden ritmi
(circadian ritm) ile yakından alakalıdır. Bu ritim, yaşayan tüm canlıların
psikolojilerini derinden etkiler. Hayvanları da… Latince bir kelime olan
“Circadian”, günlük ya da gün ile ilgili anlamına gelir. Biyolojik zaman
ritminin günlük, haftalık ve mevsimlik dönemlerdeki değişimlerinin incelenmesine
ise “kronobiyoloji” denir. Circadian ritim, ilk kez 1700’lerde farklı bitki
türleri üzerinde araştırmalar yapan Fransız bilim adamı Jean-Jacques d'Ortous
de Mairan tarafından keşfedilmiştir.
İşte yukarıda bahsettiğimiz circadian ritim, hem canlı
bedeni içerisinde otomatik olarak yaratılır hem de gün ışığı ve ısı gibi
ipuçları ile ayarlanır. Bu ritim, tüm canlılarda üç kriter ile açıklanabilir;
- 24 saatlik dilimlerdeki kesin durumlara karşı alışkanlık
geliştirir,
- Ritim periyodu, karanlık ya da aydınlığın artması ile
sıfırlanabilir,
- Isıyı eşitleyebilir, yani farklı ısılarda aynı-yeterli
derecelerde ısı üretebilir.
Hayvanların Biyolojik
Tik-Takları
Circadian ritmi, tüm hayvanların yemek ve uyku saatlerini
belirlemelerini sağlar. Beyin dalgalarının hareketlerinin çok net kalıpları
vardır: Hormon üretimi, hücre yenilenmesi ve günlük döngüye göre ayarlanan
diğer biyolojik aktiviteler.
Ritmi en derinden etkileyen şey ise ışık-karanlık
dengesidir. Hayvanların biyolojik saati, SCN denilen ve otonomik sinir
sisteminde toparlanmış hücre grubunun etrafında konumlanır. SCN’nin yıkımı
durumunda, uyku-uyanıklık düzeni tamamen ortadan kaybolur. SCN, beyne gözlerden
geçen ışıklandırma hakkında bilgiler gönderir. Retinada bulunan ve
foto-yanıtlayıcı (photoresponsive) hücreler, melanopsin isimli foto pigmentlere
sahiptir ve bu pigmentler de SCN’e giden bir yolu takip eder. Bu yüzden SCN,
günle ilgili bilgileri retinadan alır, yorumlar ve beyin epifizine iletir.
Beyin epifizi, buna cevap olarak melatonin hormonu salgılar. Salgılanan
melatonin hormonu gündüzleri çok yüksek, geceleri ise çok düşüktür. İşte,
dostlarımızın metabolizmaları gece-gündüz ayrımını bu karmaşık mesajlar zinciri
ile yapar.
Son yıllarda yapılan araştırmalar, ana biyolojik saat olan
SCN dışında birçok hücrenin de circadian ritim ile yakından ilgili olduğunu
ortaya koymuştur. Örneğin; ciğerdeki hücreler, beslenmeye, ışık-karanlık
dengesinden çok daha fazla sorumludur.
Circadian ritmin, vücudun belirli içgüdüsel hareketlerini
aktive eden sisteminde de rolü vardır. Işık ile doğrudan bağlantılı olan
circadian ritmin ihtiyaç duyduğu ışık-karanlık dengesi ise türden türe değişir.
Geceleri aktif olan hayvanlar, biyolojik saatlerini baştan ayarlamak ve takip etmek
için çok daha düşük ışık seviyelerine ihtiyaç duyarken, gündüzleri aktif
olanlar için daha yüksek ışık seviyeleri gerekmektedir.
Saat Bozulursa…
Biyolojik saatin bozulması, yani circadian ritmin sekteye
uğraması, tüm canlılarda negatif etkiler yaratır. Tıpkı, uzun uçak
yolculuklarından sonra varılan şehirdeki saat farkı nedeni ile yaşanan
şaşkınlık, afallama ya da uyku ve iştah sorunları gibi… Çünkü tüm canlıların
bedenleri, kusursuz bir denge içerisinde işlemek ve bu işleyiş ile sürekli
bulunulan ortamın tüm koşullarına yine en kusursuz şekilde uyum sağlamak amacı
ile programlanmıştır. Güzel ve güneşli yaz ya da bahar aylarının ardından gelen
kış aylarında canlıların uykulu, isteksiz ve hatta mutsuz olmasının sebebi de
yine bozulan ışık-karanlık, soğuk-sıcak dengesidir. Vücut, her zaman yaşanan
bölgedeki düzenini sürdürmek istemekte, ancak gerekli ipuçlarını alamamakta, bu
yüzden de bocalamaktadır.
Bu bocalama, son yıllarda gittikçe daha çok insanda ve
hayvanda görülmeye başlanan SAD (Seasonal Affective Disorder), yani “Mevsim
Kaynaklı Bozukluk” denilen rahatsızlığın da sebeplerinden biri olarak
gösterilebilir. Bizim mevsim değişikliği yüzünden dediğimiz bunalımların
altında çok daha kapsamlı bir sistem yatmaktadır.
Fakat bozulan ritmin ortaya çıkarabildiği en büyük
rahatsızlık, bipolar bozukluk-“manik depresif” bozukluktur. Bu psikolojik
rahatsızlığın etkileri de tedavisi de hastanın hayatını oldukça derinden
etkiler.
Zoolistan dergisi, Ocak 2007
En sevdiğim hayvanın resmi :)
YanıtlaSil