Hiç kimse mükemmel değildir. İlanlar ve dergi makaleleri biz
annelere bunun tam tersini inandırmaya çalışsa da. Evet, anne olmak müthiş bir
şey! Dünyanın en güzel işi, değil mi? Bazen değil işte… Çünkü anne baba olmak yorucu
ve çok sinir bozucu da olabilir. Çocuklarımız birer minik canavara dönüşerek bizi
sınır krizi eşiğine getirmek konusunda birer usta sanki… Elime geçen her kitap,
okuduğum her makale ‘bu durumlarda sakin kalın’ dese de, biz anne babalar çaresiz
kaldığımız o korkunç anlarda bağırırız, tartışırız, belki ceza veririz. Kısaca sakin
kalmayıp hata yapabiliriz. Yaparız da. Çünkü biz de sadece insanız!
Mükemmel anne imajına
boş verelim!
Ancak bunu kim itiraf eder? Tüm iyi niyetlerimize rağmen yine
çaresiz kalıp bağırdığımız, sinirlendiğimiz ya da tüm eğitim kurallarına
çiğneyip bir saat nefes alabilmek için DVD ya da TV açtığımızı itiraf edersek
ne olur? Mükemmel anne baba imajına uymamış oluruz… Boş verelim bu imaja! Beni
sadece strese sokuyor.
Ben ve eşim kesinlikle mükemmel anne baba değiliz. Elimizden
geleni yapıyoruz, evet, ama bizim de sinirli, tahammülümüzün olmadığı, kolay
parladığımız, koyduğumuz kuralları çiğnediğimiz günler oluyor. Ardından hep
kendimize kızarız, üzülürüz, hem de çok üzülürüz… Keşke bu kadar bağırmasaydım
deriz. Ama olan oluyor işte.
Mükemmel değiliz
Sabahtan beri yüzlerce kez ‘anne…’ duyduktan sonra bu kelime
en nefret ettiğim söz haline geliyor ve duyar duymaz sinirlerim gerildiğini
fark ediyorum. Ve en sonunda ‘yine ne var?’ diyorum. Ağzımdan çıkar çıkmaz dediğime
pişman oluyorum…
Oğullarımdan biri hasta olunca her hasta çocuk gibi daha
fazla ilgi istiyor. Hasta oğlumun halini görmek zaten içimi yiyor, ciddi bir
şey olup olmadığını anlamaya çalışıyorum. Hata yapmamak için sakin kafayla ve
mantıklı yaklaşıyorum, ama bu beni çok yoruyor çünkü aslında içim ağlıyor. Yine
de şanslı sayılırım, büyük oğlum Leon 40 C ateşle bile oyun oynar, yemek yer.
Hiç mızmızlığı da yok hastayken. Küçük oğlum Luka bunun tam tersi… En azından
biri ‘kolay bir hasta’, fakat bu bu kadarı bile bana yetiyor. Birine hasta diye
özel ilgi gösterirken diğeri ihmal edilmiş hissediyor ve dolayısıyla mızmızlanıyor.
İki çocuk arasında gidip gelirken, ev işinden zaten tamamen vazgeçtim; eşim köpekleri
çıkarırken telefon çalıyor, yapılması gereken, beklemeyen işler oluyor. Kime
yeteceğim ben?
Ciddi ateşlenmelerde hastayı yatakta, hasta olmayanın da keyfini
yerinde tutmak için televizyon kuralımızı çiğniyoruz. Çocuklarımız her öğleden sonra 20 dakika televizyon izleyebiliyor. Biri hastayken fazla koşmasın diye iki koltuk ‘kale’ yaparak birleştiriyoruz ve
çocuk DVD’lerinden istediğini 1,5 saat seyredebiliyorlar.
Ertesi gün tabi ki tüm gün onlara kitap okusaydım daha iyi olurdu derim. Ama
içim derinliklerinden biliyorum ki tüm gün biri hasta biri mızmız iki çocuğuma
kitap okuyamam…
Ben de mükemmel değilim, ben de hata yapıyorum diyorsan o
anları bizimle paylaşabilirsin! Bir anne babayı iyi yapan mükemmellik değildir, dürüst çabalarıdır bence. Üstelik
çocuklarımız bizi her şey için affeder, yeter ki hata yaptığımızı söyleyip
onlardan özür dilelim!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder