Facianın Eşiğinde
Doğan Aşk!
Başımdan geçen bütün bu olaylardan, hep bir şeyler öğrendim.
Küçük yaşta annemlerin bana anlattıklarından, daha sonra ise benim aslında
bildiğim ama yapmadığım şeylerden şunu öğrendim; köpeklerin bir suçu yoktu. Ya
ben yanlış yapmıştım ya da diğer köpeğin sahibi. Bu nedenle, köpek aşkımdan
asla bir şey kaybetmedim.
Benim köpek aşkımı, sonsuza kadar derinleştiren olayı, 20
yaşındayken Kuşadası’nda yaşadım. Kasım ayında iki köpek ve bir karavanla
tatile geldiğim Kuşadası’nda, artık kimsenin olmadığı bir kamp alanında
durmuştuk. Etrafta kimseler yok, her yer bomboştu. Tek başıma, kamp alanının
plajında yürüyüşe çıkmıştım. Kimsenin olmadığını düşünmemin yanlış olduğunu o
zaman öğrendim.
Akşamüstü, plajda keyifli keyifli dolaşırken, bir anda
binaların arasından bana doğru koşan ve hırlayan sekiz adet Çoban Köpeği
gördüm. Onlar, o alanın bekçi köpekleriydi. Hayatım buraya kadarmış derken,
seçeneklerimin neler olduğunu hızla düşünmeye çalışıyordum. Kaçacak bir yerim
yoktu. Sağda plajdan başka bir şey yoktu, sol tarafımda da durum farklı
değildi. Yardım çağırsam, beni duyabilecek kimse de yoktu. Arkamda ise sadece
deniz vardı. Denize girip, köpeklerin ayrılacakları o meçhul zamana kadar
yüzebilirdim ama iyi bir yüzücü olmama rağmen, niye bilmiyorum, ama o anda bu seçeneği
beğenmedim.
Tüm bunları yaşadığıma rağmen -ya da belki yaşadığım için- çocuklarım köpeklerle iç içe büyüyorlar |
Yere oturmaya karar verdim. Sakin kalmaya çalıştım ve
ayaklarıma baktım. Çünkü köpekler, gözlerine bakmamı tehdit olacak
algılayabilirdi. Köpekler hızla yaklaşıyordu. Kalbim yerinden çıkacak kadar
hızlı atıyordu. Hırlayarak beni bir çember içine aldılar. Derin, ama sakin
nefes almaya çalışıyordum. Gizlice onlara bakmayı denedim. Her tarafımda
hırlayan köpekler vardı. Kafaları, benim kafamla aynı hizadaydı. “Yanlış bir
hareketle işim bitmiş olacak” diye düşünüyordum. Yavaş ve sakin olarak, onlarla en güzel ve sevimli sesimle
konuşmaya başladım. Ne dediğimi hatırlamıyorum ama herhalde, köpeklere daima
söylediğim şeylerin aynısıydı. “Ne kadar güzelsin sen” gibi sözler. Köpekler,
yavaş yavaş hırlamayı kesmeye başlarken, ben ışık hızıyla köpekler hakkında tüm
bildiklerimi düşünüyordum. Bunlar sürü hayvanları, demek ki bir sürü başları
olmalı, diye düşündüm. Sürü başının güvenini kazanırsam, diğerleri de bir şey
yapmayacaktı. Kafamı yere doğru eğik tutarken, gizlice köpekleri izliyordum.
Görebildiğim köpeklerin hepsi aynı mesafede duruyordu. Tam o anda, önümdeki
köpek bir adım daha ilerledi ve kafasını bana doğru uzattı. “Evet, aradığım
sensin!” dedim kendi kendime. Konuşmamı sürdürürken, son derece yavaş
hareketlerle elimi kaldırdım ve ona doğru uzatmaya başladım. Avuç ve parmaklar
aşağıda olmak üzere, elimi köpeğin burnunun önüne, 20 cm’e kadar yaklaştırdım.
Onun beni koklamasını beklemekten başka bir şey yapamazdım artık. Bir süre
sonra, kafasını elime uzatarak elimi kokladı. Beni bir süre kokladıktan sonra,
yavaşça yanaklarına dokunup onu okşamaya başladım. Bunun üzerine, bana bir adım
daha yaklaştı.
İşte o anda, kumun açılmasını ve beni içine almasını
diledim. Çünkü bir anda, tüm sekiz köpek beni koklamaya başladı. Elimde,
kolumda, omzumda, sırtımda, kalçalarımda, kısaca görebildiğim ve göremediğim
her yerde köpek burunları hissediyordum. Ve bir anda her şey bitmişti. Çünkü
beni iyice kokladıktan sonra, geldikleri yere geri döndüler. Ertesi gün, yine
plaja giderken, bekçiyle de tanışmıştım. Üstelik, köpekler beni görünce ne
yerlerinden kalktılar ne de havladılar.
Belki çok yanlış ama o günden beri, havlayan ve hırlayan
köpekten de hemen korkmam. Daima sakin kalıp, durumun tam olarak ne olduğunu
çözmeye çalışıyorum ve ona göre hareket ediyorum. Bağlı olmamak şartıyla,
hırlayan her köpekle birkaç dakika içinde, doğru hareketleri yaparak arkadaş
oluyorum ya da ısırılmadan ilgisini kaybettiriyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder