1.02.2013

Köpeğiniz Depresyonda mı?


Evinizin neşesi, gözünüzün nuru köpeğiniz bugünlerde çok mu durgun? Ya da belki de ufacık şeyler bile onu delirtmeye yetiyor? Yoksa, yattığı yerden o en sevdiği mama için bile kalkmıyor mu? Sadık dostunuz, stresli ve zor günler yaşıyor olabilir. Bu yazımızla stresin neden ve çözümlerini öğrenerek, ona yardım edebilirsiniz.

Günler oldu… O tüylü ve şirin kuyruk, eskisi gibi bir o yana bir bu yana coşkuyla sallanmıyor. Ve dostunuzun bu durumu sizi de depresyona itiyor. Ancak, bu kadar kolay pes etmek yok! Sevimli patilerimizin neden strese girdiklerini öğrenebilir ve onu bu duruma sokan koşulları ortadan kaldırarak, her şeyin eskisi gibi neşe dolu olmasını sağlayabilirsiniz.

Ancak dostunuzun durgunluğunu strese bağlamadan önce, onu bir veteriner hekim kontrolünden geçirerek, fizyolojik bir hastalığı olmadığından emin olmalısınız. Fiziksel bir rahatsızlığı olmamasına rağmen, çevreye karşı ilgisizlik, kuytu yerlerde yatma isteği, yüzünde mutsuzluk ifadesi, iştah kayıpları, terleyen patiler, dili dışarıda hızlı nefes almak, aşırı ıslak burun, uyku bozuklukları, kendini aşırı şekilde yalama, kemirme ya da kaşıma veya aşırı ve gereksiz agresiflik gibi belirtiler gösteriyorsa, köpeğinizin stres çanları çalıyor demektir.

Ne oluyor? Ben Anlamıyorum ki!

Artık, hiç de eskisi gibi heyecanlı ve sevecen olmayan dostunuzun bir sorunu olduğundan eminsiniz. Şimdi sıra zor olana, yani onu böylesine nemrut bir hayvan haline getiren etkenleri bulmaya geldi. Köpekleri strese sokan etkenlerin başında, yaşam alanlarında meydana gelen değişiklikler gelmektedir. Hollanda’daki Utrecht Üniversitesi, Hayvan Klinik Bilimler Departmanı’nın, köpeklerde kronik stresi incelemek için 6 hafta boyunca yaptığı araştırma sonucunda; yeni ve farklı bir ortama girmek, kulübeden kaçma fırsatı elde etmek, farklı bir obje ile tanışmak, yabancı bir koridorda yürümek, yüksek ve ani sese maruz kalmak gibi alışık olmadıkları, her zamanki düzenlerine aykırı olan yaşam alanı etkenlerinin, köpekleri kronik strese ittiği gözlemlenmiştir.

Beni Çok Üzüyorlar Sahip!!!

Bizim sadık dostlarımızın pamuk gibi mizaçlarını, böylesine depresif bir hale getiren bir başka etken ise aslında bizim hatalı tutumlarımız. Yanlış eğitim, yanlış ve yersiz cezalandırma, köpekten “ona göre normal, bize göre anormal olan” davranışlarını değiştirmesini beklemek, yetersiz egzersiz, sevgi ve ilgi bu yanlışlarımızın başında gelenler.

Yani, onları kendi hayatımıza adapte olmaya zorlarken, gereken ilgi, şefkat ve zamanı, dört ayaklı bebeklerimize vermememiz. Yanlış ırk seçimi, görev köpeklerinin farklı işlerde kullanılması, beyindeki seratonin hormonunun azalması, sosyalleşemeyeceği ortamlar da hemen hemen her türlü çevresel etkenden etkilenebilen dostlarımızın moralini, çok ama çok bozan diğer stres kaynaklarıdır. Ayrıca, aşırı kalabalık ortamlar, evinizden misafirin eksik olmaması ve dostunuzun kime tepki gösterip, kimi seveceğini bilememesi onu strese sokabilir.

Yine, tam aksi durumlar da onu üzebilir. Sürekli yalnız kalmak, yeterince ilgi görememek gibi…Bebeğinizin huzursuz ve rahatsız olduğu ve yetişkin bir köpeğe sahipseniz, sizin de mutlaka gözlemlediğiniz bir dönemden de bahsetmeliyiz. Östrus dönemi. Bebeğinizin büyüyüp, kendisine hormonlarının da büyük katkısıyla, dünyalar güzeli bir damat ya da gelin istediği bu dönem, hem erkek hem de dişi köpekler için tam bir stres kaynağı olabilir. Çiftleşmeye hazır da olsa, bebekleri için en mükemmel baba adayını seçmek isteyen dişi, birçok erkeği reddedebilir. Östrus dönemi, acil bir ihtiyacın, acil ve en iyi şekilde karşılanması gereken bir dönem olarak zaten yeterince sıkıntılıdır, üstüne bir de reddedilme veya uygun eşi bulamama sorunu eklenirse, sadık dostunuzun hormon şenliği bir kabusa dönüşebilir.   

Stres mi Depresyon mu?

Stres, genel perspektif içinde “olumsuz bir uyaranı” betimleyen, oldukça yaygın kullanılan bir terimdir. Bir uyum içinde işleyen organizmanın uyumunu bozan, iyi çalışmasını etkileyen de stresli koşullardır ve bu uyaranlara karşı organizmanın verdiği fizyolojik ve davranışsal tepki de stresi oluşturur. Depresyon ise kalıtımsal, çevresel ya da hormonal bozukluklar sonrasında gelişen çöküntü halidir. Sadık dostlarımızda, bunun ayrımını iyi yapmak gerekir. Stres, insanlarda olduğu gibi dört ayaklı bebeklerimizde de birçok hastalıkla birlikte depresyonu getirebilir.

Bu ayrımın yapılabilmesi için, onu strese sokabilecek etkenlerin ortadan kalktığından emin olduktan sonra uzun bir süre gözlemlenmesi gerekmektedir. Aynı davranış bozuklukları stres kaynağı ortadan kalktıktan sonra da devam ediyorsa, depresyonu düşünmeye başlamalısınız. Köpeği başka bir ortama almak da bir araştırma yöntemidir. Stres kaynağını araştırırken de bir Sherlock Holmes olmalısınız, köpeğinizdeki davranış değişiklilerinin başladığı döneme dönüp, neyin farklı ya da eksik olduğunu düşünmelisiniz. Ve yine tıpkı insanlardaki gibi, canlının fiziksel ya da psikolojik olarak depresyona verdiği tepkinin, strese verdiğinden çok daha ağır, kendine zarar veren ve fark edilebilir olduğunu unutulmamalısınız. Bu yüzden, patili prens ya da prensesinizde bir gariplik fark ettiğinizde, “yakında geçer” mantığı ile yaklaşmanız, ciddi bir rahatsızlığı çok daha ciddi bir başka rahatsızlığa yönlendirmeniz anlamına gelir.   

Suratsızı Güldürmek İçin…

Patili tosununuzu strese sokan etkenleri bulmak ve ortadan kaldırmak için, onu bir köpek psikoloğuna götürebilir, sorunun kaynağını bir uzman yardımı ile bulup ortadan kaldırdıktan sonra, terapi ya da dostunuz için özel üretilen anti-depresanlarla onu eski “cıvıl cıvıl” günlerine döndürebilirsiniz. Ancak, bir köpek almadan önce sizin yaşam tarzınız ve kişiliğinize en uygun olan köpek cinsini bulmak, bu sorumluluğu alıp alamayacağınızı, ona en uygun yaşam alanını öğrenmek için uzmanlara danışmak ve yeterli bilgiye ulaştıktan sonra bir köpek edinmek, mutsuz günlerin yaşanmasını engellemek için iyi bir önlem olacaktır. Sonra, gelsin bol “kuyruk sallantılı” ve gülücük dolu günler…

Zoolistan Dergisi Ocak 2006

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder