Bugün
sürpriz bir kahvaltıyla uyandık. Her şey biraz ani ve kesinlikle beklemedik
oldu… Leon ve Luka şaşmadan sabah en geç 7’de kalkıyorlar. Bazen 6’da bile
gözlerini açıyorlar ama o zaman odalarında oyun oynarlar ya da yatağımıza
gelirler. Bu sabah ise akıllarına başka bir şey gelmiş ki 6:30’ta biz henüz uyanmadan
çocukların sesiyle irkildik “biz aşağıya iniyoruz!”. Gözlerimizi açtık ve önümüzde
eşofman altı, çorap ve kazak giymiş oğullarımızı gördük. Hadi ya!
“Hmmm,
peki…” dedik ve doğru söylemek gerekiyorsa, sevindik. İkisi tek başına
giyidiler! Tamam, şimdi aşağıda bir şey karıştıracaklar ama neyse bu da onların
ödülü olsun diye düşünürken 6:33’te aşağıdan bir ses geldi. “Biz kahvaltı
hazırlıyoruz!”
Yataktan
kalkışımız gerçekten ani oldu. Biz daha giyinirken buzdolabın ötme sesi
duyuluyor. Bir daha irkildim ve hızlandım. Buzdolabının içinde sadece bir
tabağa koyduğum ahududulu pastanın kalanına dayanamayıp çıkartırken düşüreceklerinden
eminim.
Aşağıya
indiğimizde ise masaya tabaklar, reçeller ve peynirler konulmuştu bile. Salatalık
bile kesmişler! “Mama, havuç kesiyoruz çünkü domates kalmadı” diye seslendi
bana Leon. Çocukların bu mantığına bayılıyorum, ama yine de kahvaltıda havuç
yememeyi tercih ederim. Merak etme, bu gibi durumlarda kalp krizi geçirmemek
için çocuklarıma aylar önce bıçak kullanmayı öğrettim. Evimizdeki tüm bıçaklar bu
nedenle ayrıca kör.
Tek
kelime demeden yavaşça ortalığı yokladık. Her şey düzgünce gidiyordu galiba.
“Kahvaltıyı
BİZ hazırlıyoruz” dediler ağız birliğiyle. Bu bize net bir mesaj oldu,
mutfaktan çıktık. Görünüşe göre işi gerçekten halledebiliyorlardı. “Çok güzel
hazırlıyorsunuz, hadi bakalım, siz devam edin öylesi…” dedik. Onlara bir şans
vermek lazım, değil mi? Zaten pasta da yerinde duruyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder