Çocuklar hangi yaştan itibaren televizyon izleyebilir? Günde
kaç dakika seyredebilirler? Hangi programlar uygun? Bu üç soru çocuk büyütmenin
ilk üç yılında bir anne babanın cevaplaması gereken en zor sorulardan bence.
Araştırmalar üç yaşa kadar televizyon yok diyor, ama salonda
televizyon olan bir aile bu yasağı nasıl uygulayabilir? Benim için bir muamma.
Bir sürü dış faktörler var çünkü. Biz, çocuklar olmadan önce de televizyonu
gündüz kapalı tutuyorduk. Şimdi haberler için bile açmıyoruz. Buna rağmen
televizyon seyrettirmeden yapamadık.
Zorluklarla dolu TV
yolculuğumuz
En başta sorduğum sorulara cevap bulmaya çalışırken benim
gençliğim aklıma gelmişti. Kendi evinde yasak olan şeyleri dışarıda adeta
abartarak yapan arkadaşlarımı hala dün gibi hatırlıyorum. Evinde Nutella yasak
olan bir arkadaşım ne zaman bizde olsa Nutellalı ekmekten başka bir şey yemek
istemiyordu. Evinde televizyon seyretmesinin yasak olduğu başka bir arkadaşım
bize gelince hep televizyon izlemek istiyordu, açık olan bir televizyon görünce
önünde buz kalıbına dönüşüyordu. Yaaa, benim çocuklarım böyle olmasın!
‘Yasak kadar bir şeyi çekici kılan yoktur’ felsefesinden
yola çıktık bu yüzden. Hayatı veya sağlığı ciddi tehdit etmeyen şeyleri tamamen
yasaklamayalım dedik. Aşırıya kaçmadıktan sonra Leon ve Luka’ya her şey serbest
ya da makul kurallar içerisinde yapabilsinler. Televizyon izlemek de bunlardan
biri. Çünkü 1,5 yaşından beri ister istemez televizyon hayatınızın bir parçası
oluyor.
Herkes birer sabotajcı
mı?
Evde izlettirmesen bile çocukları olmayan ya da büyük
çocukları olan bir arkadaşa, bir akrabaya gidince; ya televizyon açık oluyor ya
da bebeğin için özel açılıyor. Bir anda bulunduğun savaşta kendini bir-sıfır
mağlup hissediyorsun.
Kültür farkı mı?
Almanya’da böyle durumlar pek sorun yaratmıyor. Bir
arkadaşıma sorduğumda ‘gittiğimiz yerde lütfen televizyonu kapatın,
çocuklarımızın izlemesini istemiyoruz diyoruz’ dedi. Yani arkadaşının çocuğunu
kendi evinde televizyon izlemekten mahrum bırakabilmen mümkün. Ancak bu
Türkiye’de tabi ki kabul edilmez bir davranış olurdu, değil mi? Ehh,
araştırmacılar güzel söylüyor ama kültür faktörünü hesaba katmayı unutmuşlar
galiba. Demek istiyorum ki, bebeğin televizyonla tanışacak, hem de senin
kararının dışında.
Peki hangi programlar
uygun?
Televizyon izlesinler dedikten sonra iş daha kolaylaşmıyor
maalesef, çünkü hangi programın uygun olup olmadığını öğrenmek gerçekten zor.
Çocuk kanallarında programların hangi yaş grubuna uygun olduğunun yazması, bu
programların gerçekten iyi olduğu anlamına gelmiyor. Çocuklarımız bunları
izliyor ama anlamıyor olabilir!
Bu yüzden biz Teletubbies’le başladık. Oldukça uzun bir süre
o şirin dört karakterin aktivitelerini ve şarkılarını takip ettik, hatta onlarla
birlikte yapmaya çalıştık. Teletubbies’deki kardan adam gibi kardan adam
yapalım dedik ve yaptık –ki bu model hala bizde konuşuluyor.
Caillou gibi yapalım
mı?
Luka 1,5 yaşına gelince Leon Teletubbies’den sıkılmaya
başlamıştı ve Caillou gündeme geldi. Akşamları 20 dakika televizyon
izleyebiliyorlardı ve iki program ona göre ayarlandı. Caillou gibi elimi
tutalım bakalım, Caillou gibi şunu yapalım, Caillou gibi bunu yapalım… Caillou
benim ağzımdan düşmüyordu. Bu kel kafalı küçük çocuk bana ne kolaylıklar sağladı!
Tabi ki sonra erkek çocukların vazgeçilmez başka programları
da var; Thomas ve arkadaşları, Chuggington, Bob der Baumeister/Bora usta,
kırmızı küçük traktör gibi. Bunların program çizelgemizde yer alması
kendiliğinden oluverdi. En azından öyle oluyor eğer benim gibi bazen ‘bugün
onlar izlerken ben bu arada bir iş yapayım’ diyorsan. İşte o zaman programın
son saniyesini kesinlikle kaçırıyorsun ve olan oluyor. Ardından başlayan yeni
program veya program tanıtımı minik televizyon düşkünlerimizin ufkunu anında
genişletiyor. Hele sonra oyuncakçı vitrinlerinde bunların örneklerini de
görüyorlarsa…
Oyuna ilham olur mu?
Thomas ve arkadaşları, Chuggington ve Cars/Şimşek McQueen’de
çocuklarla tekrarlayabileceğim ya da örnek vererek kullanabileceğim bir şey bulamadım
açıkçası. Bunun için onları ya kitaplarla desteliyoruz ya da az oranda
izlettiriyoruz. Buna rağmen onlar yine aylardır oğullarımın oyun ilhamlarıdır.
Bob der Baumeister/Bora Usta ve Küçük kırmızı traktör’le iş gene de biraz
farklı. O dizilerde gördükleri maceraları birlikte babaya anlatarak antreman
yapmaya çalışıyorum. Her seferinde biraz daha akıcı anlatıyor büyük oğlum!
Seyrettiklerimiz
dilimizden düşmüyor
Bugünlerde almanca Susam sokağına geçtik. İkisi gördükleri
duydukları şeyleri benimle birlikte tekrarlamaya başladıklarından beri her
akşamüstü Susam Sokağı izliyoruz. Her bölüm güzel olmayabilir ama gün boyunca ‘der,
die, das…’ şarkısını söylüyoruz, rakam çalışıyoruz, Bert gibi çorap çiftleri
buluyoruz, oradaki çocukların yaptıklarından örnek alıp aynısını deniyoruz.
Tanıtılan mesleklerin çoğu zaten her gün karşımıza çıkıyor… Kısacası dilimizden
düşmüyor. Ama öyle olabilmesi için tabi ki hep birlikte seyretmemiz gerekiyor!
Ancak o zaman bir program gerçekten uygun bir program oluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder