Çocuk niye köpekten korkar? Köpek niye çocuğu ısırır? Bu sorular
bir genelleme. Ama yine de birçok ailenin aklında olan sorular bunlar. 1994
yılında yapılan bir araştırmaya göre; A.B.D.’de her yıl 1 milyon kişi köpek
tarafından ısırılıyor. Bunun %60-70’ini çocuklar oluşturuyor. Erkek çocuklar,
kız çocuklardan daha fazla ısırılıyor. Çocukların üçte biri, aile köpeği tarafından
ısırılıyor.
Ben, her çocuğun en iyi arkadaşının bir köpek olmasını
dilerim. Çünkü bu dostlarımız, hem inanılmaz sadık arkadaşlar hem de çocuklara
çok şey öğretirler. Ancak, yukarıdaki genellemeye taş çıkartacak bir çocuk ile
köpek arkadaşlığının oluşmasının en büyük yardımcıları anne ve babalardır. Benim
başımdan geçenleri anlatacağım sana. Herhalde bir hafta sürer, umarım
beğenirsin.
Neredeyse, gördüğüm hiçbir köpeğe dokunmadan geçemem. Bir sokak
köpeği gördüğümde onu çağırıp, onunla konuşup, onu okşamadan edemem. O kuyruğunu
sallasa da, bana hırlasa da. Çok iyi biliyorum, hırlayan bir köpeğe yaklaşmak
pek akıllıca bir iş değil. Fakat, bu konudaki içgüdülerime ve bilgilerime
güveniyorum. Zaten hep sürü gibi kokuyorum, ki bu bir avantaj. Hangi köpeğe
nasıl yaklaşılması gerektiğini iyi biliyorum. Bunu da anneme ve babama
borçluyum.
“Bu çok saf, en sonunda ısırılacak” diye düşünebilirsin. Ama
ben zaten ısırıldım. Hem de üç kere! Ve o zamanlar, henüz çocuktum. Köpeklere
karşı dayanılmaz aşkım, dört yaşındayken başladı ve annemler sayesinde,
ısırılmalarım köpek sevgimi asla azaltamadı.
Kulağımı Bırak Diyorum
Sana!
Tanıştığım ilk köpek, Alman Çoban Köpeği büyüklüğünde, siyah,
uzun tüylü bir melez köpekti. Barry adlı bu köpek, dedemin köpeğiydi. Ben
dedeme tapıyordum ve annemin anlattıklarına göre; çok sayıda torunu olmasına
rağmen, dedemin gözbebeği sadece bendim. Her çocuk gibi, o yaşta henüz
korkularım yoktu. Bilirsin, çocuklar hiçbir hayvandan korkmaz. Bu korkuları,
zamanla aile ve çevreden edinirler. Ziyaretlerimizde, Barry ile güle oynaya
zaman geçirirmişim ama aklımda hep ata binmek varmış. Boylarımız, zaten
minyatür bir at ve onun jokeyine benziyordu.
Bir gün, annemler bir hata yapmış. Barry ile ben onlardan ayrı
bir odadaymışız, yani kontrol altında değilmişiz. Hata, bizi yalnız bırakmaları
olmuş çünkü çocuklar, istemeden de olsa köpeklere eziyet çektirebilir. Çocukların
zıplamak, hoplamak ve koşmak gibi hızlı hareketleri ve özellikle heyecanlandıklarında
çıkardıkları yüksek sesler köpekleri korkutabilir. Ayrıca, çocuklarla bir kez
kötü tecrübe yaşamış bir köpeğin, artık çocuklara karşı ne tepki göstereceği kestirilemez.
Küçük ben ise Barry ile yalnızken, aklındakileri
gerçekleştirmek istemiş. Nasıl yaptım, sormayın, herhalde sandalyeye çıkmışım.
Neticede, ata binermiş gibi Barry’nin üstüne binip, bu şekilde odaya girmişiz.
Onu kulaklarında tutup, “yürü” ve “dur” gibi emirler veriyormuşum. Şaşkınlık ve
korkuyla bizi seyreden annem, babam ve dedem, Barry’nin hiçbir şey yapmadığını
görmüşler. Tabii ki, beni hemen onun üzerinden indirmişler. Annem bana, bunu
niye yapmamam gerektiğini, Barry’nin kızıp beni ısırabileceğini anlatmış.
Biz ne zaman dedeme gitsek, Barry arabanın sesini duyar
duymaz bahçeye koşup, çitten atlayarak beni karşılıyormuş. Tabii ki, daha sonraki
ziyaretimizde ben yine Barry’nin üstüne çıkmışım. Annemler o zaman “En sonunda
herhalde ısırılacak” diye düşünmelerine rağmen, onların gözü önünde Barry ile
atçılık oynamama izin vermişler. Bugün düşündüğümde, bu çok riskli bir karardı
çünkü çok farklı sonuçlanabilirdi. Ayrıca, başka bir köpekte de bunu deneyip,
çok kötü ısırılabilirdim.
Ben bunların hiç birini hatırlamıyorum çünkü dedem, ben beş
yaşındayken kanserden öldü. Barry, bana asla zarar vermedi. Bu da belki dedemin
bana, Barry’nin de dedeme tapmasının bir sonucuydu. Zira, günler boyunca
dedemin boş yatağının yanından yattıktan, mama yemeği, su içmeyi ve ihtiyacını
gidermeyi reddettikten sonra, Barry’yi uyutmak zorunda kaldılar. Dedeme olan
aşkı sonsuzdu…
Yarın: Çocuğunun en iyi arkadaşı bir köpek olsun! (2) - Hey ufaklık, beni çok korkuttun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder