Ağrı kendini nasıl
gösterir?
Ağrı nasıl yok edilir?
Çoğu zaman evcil dostlarımızın davranışlarını kendimizinkine
benzetmeye çalışırız. Bu, insanların yıllardır yaptıkları bir şeydir. Dilimizi
konuşamadıkları için, hislerini bizim gibi ifade ettikleri düşünülüyordu. Dolayısıyla
da bizden daha az ağrı duydukları… Çünkü ağrı ifade eden hareketlerde bizim
kadar fazla bulunmazlar. Ancak, bu düşünce tamamen yanlıştır. Evcil
dostlarımızın ağrı duyusunun anatomik ve nörofizyolojik özellikleri,
bizimkilere o kadar benzer ki, aynı şekilde ağrı duyarlar. Sadece, bunu farklı
bir şekilde gösterirler.
Ağrı Nedir?
Ağrı duyusu, biyolojik bir koruma ve refleksleri tetikleyen
bir tür erken uyarı sistemidir. Çünkü beyin, bir dokunuşun hoş bir okşama mı
yoksa sert bir darbe mi olduğunu bilmek zorundadır. Bu tespit için de dokunuş
anında, oldukça kapsamlı bir sistem devreye girer.
Bu sistemin başında periferal, yani çevresel sinir sisteminin ağrı reseptörleri vardır. Bu reseptörler aslında sensöriyel, yani his sinirlerinin duyuları alan uçlarıdır ve omuriliğe kadar uzanırlar. Neredeyse tüm dokularda mevcutturlar ama en fazla cilt, kornea ve diş pulpasında bulunmaktadırlar. Örneğin; kornea, ciltten 600 kat fazla ağrı reseptörüne sahiptir. Bazı organlarda ise neredeyse hiç ağrı reseptörü bulunmaz. Fakat beyin ve kemikler gibi bazı organlar, çok az ağrı reseptörüne sahip olmaları ya da hiç reseptörü bulunmamasına rağmen, ağrı reseptörleri olan bir zar ile çevrilidir.
Bu sistemin başında periferal, yani çevresel sinir sisteminin ağrı reseptörleri vardır. Bu reseptörler aslında sensöriyel, yani his sinirlerinin duyuları alan uçlarıdır ve omuriliğe kadar uzanırlar. Neredeyse tüm dokularda mevcutturlar ama en fazla cilt, kornea ve diş pulpasında bulunmaktadırlar. Örneğin; kornea, ciltten 600 kat fazla ağrı reseptörüne sahiptir. Bazı organlarda ise neredeyse hiç ağrı reseptörü bulunmaz. Fakat beyin ve kemikler gibi bazı organlar, çok az ağrı reseptörüne sahip olmaları ya da hiç reseptörü bulunmamasına rağmen, ağrı reseptörleri olan bir zar ile çevrilidir.
Tüm ağrı reseptörleri, baskı gibi mekanik, ısı gibi termik
ve asit gibi kimyasal stimuliye, yani uyarılara tepki gösterir. Bir reseptör,
bir uyarı tarafından tetiklendiği anda uyarıyı elektrik sinyaline çevirip sinir
elyafı ile iletir. Değişik reseptörler, farklı his seviyelerinde reaksiyon
gösterdikleri gibi, vücudun içinde de vücuda has maddeler ağrı uyarılarını
tetikleyebilir. Yollanan sinyal, omurilik ve beyinden oluşan merkezi sinir
sistemine ulaşır. Bir ağrı reseptörünün sinir elyafı omurilikte son bulduğu
için, ağrı uyarısı orada başka bir sinir hücresine, bir nörona aktarılır. His,
ancak bu şekilde beyne ulaşır. Beyinde ise çok değişik işlemler gerçekleşir. Örneğin;
iletilen hissin, ağrıyan mı yoksa ağrımayan mı olduğuna karar verilir. Tabi ki,
bu hissin nereden geldiği de tespit edilir. Sonuçlar doğrultusunda, bilinçli
reaksiyonlar meydana gelir ve solunum gibi sistemler bilinçli olarak etkilenir.
Ancak, bazı durumlarda bu tür bir kararın beyinde alınması
çok fazla zaman alır. Bu durumda nöron, aldığı ağrı uyarısını omurilikte başka
nöronlara aktarır. Bu nöronlardan dokulara giden sinir elyafları çıkar ve
hayvanın patisini çekmesi gibi refleksleri tetikler.
Ağrı Hafızası
Tabi ki, merkezi sinir sistemi sadece ağrı uyarısını iletip
algılamaz. Aynı zamanda, ağrıyı dindirmek için mekanizmaları da mevcuttur. Bu
mekanizmaları dışarıdan, yani ilaçlarla etkileyebilmemiz ağrı terapisinde
önemli bir rol oynar.
Evcil dostumuz aşırı ya da sürekli tekrarlanan bir ağrı duyuyorsa, bu ağrı kronikleşebilir. Çünkü sürekli olan uyarılar nedeniyle periferal ve merkezi yapıların hassasiyeti değişir. Hafif bir dokunuş bile, artık ağrı olarak algılanabilir. Ağrı hafızası oluşmuştur ve ağrı, aslında hiçbir neden yokken devam etmektedir, yani kronikleşmiştir. Kronikleşen ağrı, kasların kasılmasına neden olabilir. Bu da ağrıyı artırabilir ya da başka hastalıklara sebep olabilir.
Evcil dostumuz aşırı ya da sürekli tekrarlanan bir ağrı duyuyorsa, bu ağrı kronikleşebilir. Çünkü sürekli olan uyarılar nedeniyle periferal ve merkezi yapıların hassasiyeti değişir. Hafif bir dokunuş bile, artık ağrı olarak algılanabilir. Ağrı hafızası oluşmuştur ve ağrı, aslında hiçbir neden yokken devam etmektedir, yani kronikleşmiştir. Kronikleşen ağrı, kasların kasılmasına neden olabilir. Bu da ağrıyı artırabilir ya da başka hastalıklara sebep olabilir.
Ağrı tedavisi, bu anlamda oldukça önemlidir. Çünkü ağrı
duyusu, ağrı başlamadan önce devre dışı bırakılırsa, ağrı hafızasının oluşması
mümkün değildir. Zira ağrı hafızası oluştuktan sonra onu boşaltmak ya da sadece
ağrı tedavisi uygulamak bile çok daha zordur, hatta başarısızlıkla bile
sonuçlanabilir. Bu nedenle ağrı oluşmadan önce ağrı terapisine başlamak
önemlidir.
Ancak, kronik ağrılar her zaman patolojik değişiklik ile aynı oranda artmaz. Hastalık yavaş ilerlediği ve akut ağrıları içermediği için, tipik ağrı hareketleri genelde çok geç fark edilir.
Ancak, kronik ağrılar her zaman patolojik değişiklik ile aynı oranda artmaz. Hastalık yavaş ilerlediği ve akut ağrıları içermediği için, tipik ağrı hareketleri genelde çok geç fark edilir.
Ağrı Kendini Nasıl
Gösterir?
Memeli canlıların ağrı algılanma ve iletme sistemleri
birbirine benzediği için, birçok ağrı davranışı da aynıdır. Hepsinde görülen
tipik ağrı belirtileri şunlardır; kan basıncında, nefes ve kalp artışında
yükselme, basık solunum, solgun mukoza, kol ve bacakların soğuk olması, göz
bebeklerinin büyümesi, salya üretiminde artış…
Tüm bu ağrı belirtileri stres anında da meydana geldiği için, bir dostumuzun ağrı duyup duymadığını anlamanız, türü hakkında ne kadar bilgi sahibi olduğunuzla ilgilidir. Çünkü birçok evcil dost türünün ağrı semptomları birbirinden farklıdır.
Tüm bu ağrı belirtileri stres anında da meydana geldiği için, bir dostumuzun ağrı duyup duymadığını anlamanız, türü hakkında ne kadar bilgi sahibi olduğunuzla ilgilidir. Çünkü birçok evcil dost türünün ağrı semptomları birbirinden farklıdır.
Ağrı Terapisi
Ağrı, korku ve stres ile alakalı olduğu için analjeziye,
yani ağrı hislerinin kaybolması için çalışmalara yaşanan stres azaltılarak
başlanır. Analjezik ilaçlar, yani ağrı kesiciler değişik yerlerde, ağrı
reseptörleri, omurilik ya da beyinde devreye girip ağrının iletilmesini
engellerler. Artroz ve kalça displazisi gibi kronik ağrılara benzer olarak,
nörolojik ve ortopedik cerrahi işlemlerden sonra da ağrıyı sırf ilaçlarla
dindirmek oldukça zordur. Analjezik ilaçların yanı sıra, fizyoterapi ve
akupunktur gibi tedaviler de uygulanmalıdır. Ancak bunların doğru şekilde uygulanması,
son derece derin bir eğitim gerektirir.
Zoolistan dergisi Nisan 2006
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder