28.02.2013

Vejetaryen anne olmak


Leon’a hamile kaldığımda bir konuda karar vermem gerekiyordu. Ben 15 yaşımdan beri vejetaryenim, ya çocuklarım ne olacak? 25 yıldır et pişirmedim balık yendiğinde masada duramadım. Çocuklarım benim gibi büyümeli mi yoksa ben onlar için bunları pişirmeli miyim?

Vejetaryen olduğumdan beri eti kesen bir bıçağı kullanmam, et yenen tabaktan yemek yemem, etin pişirildiği tavayı kullanmam diyen bir insan değilim. Birçok vejetaryenin bunu yaptığını biliyorum, ama ben bunun militan bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Ben hiçbir konuda militan olmak istemem.

Sebze seviyoruz! Bizden 5 ipucu...

Luka 7 aylıkken
brokoli soslu makarna yiyerken

Leon ve Luka ile yemek konusunda zorluk pek yaşamıyoruz. Başından beri yemekleri keyifli kılmaya çalıştık. Başvurduğumuz birkaç hileyle tüm yemeklere merak sardırdık! İşte 5 ipucumuz...


1) Kendine has bir tadı olmayan sebzelerden makarna sosu hazırlayabilirsin. Brokoli ile hazırlanan bir peynirli makarna sosu hem yemeğe çok güzel bir renk katar hem de ilginç uyduruk bir adla (örneğin, makarna verde veya makarna a la brokolini) çocukların ilgisini çeker. Makarna sosu için uygun sebzeler kabak, havuç ve domates. Çocuklarımın favorisi “yapraklı domates sosu”, ki bu bir yaprak defne ile hazırlandığı için domates sosuna çocuklarımızca öyle bir isim verildi. Ancak “yeşil ağaçlı sos” da seviliyor, ki bu brokoli ile yapılan peynirli sos.

27.02.2013

Minik yardımcılarım

Ben temizlik yapmaya çok meraklı bir insan değilim. Mükemmel ev kadını hiç değilim. Ama yine de yorucu bir günün sonunda sakin ve ortalığın toplanmış bir ortam arzuluyorum. Çocuklarım bu konuda bana yardım ediyor. En azından genelde… 

İleride bir işi yapmalarını, yardım etmelerini isteyeceksem, merak ettiklerinde, yardım etmek istediklerinde “hayır bunu henüz yapamazsın” demem doğru olmaz diye düşünerek, oğullarımın bana çok küçükten beri yardım etmelerine izin veriyor ve destekliyorum. Benimle birlikte yemek pişirdiklerini biliyorsun. Börek olsun, pizza olsun, kek olsun, puding olsun, benim iki minik yardımcım var. Ama başka işlerde de yardım ediyorlar.

Anne, kucaaak!


Yaklaşık bir yıl önce sürümüzün tüm üyelerine yeteri kadar ilgi gösteremediğimin fikrine kapıldım. Ve her akşamı  bir köpeğe ayırma kararı aldım. Nasıl? Onun koltukta kucağımda yatmasına izin vererek. Çocuklar yattıktan sonra ben koltuğa uzanıyorum. Herkes koşarak yetişiyor, yerini kaptırmamak için uğraşıyor. Zando hariç.

Zando’nun seremonisi var. Önce yanıma geliyor ve bana bakıyor. Uygun musun? Evet, “Zando, gel.” Diyorum. Sonra da kafasını bacağıma koyuyor. Ve yine bana bakıyor. Bakıyor ve bakıyor ve bakıyor. Kafasını sevsem sevmesem fark etmiyor, denedim. “Hadi oğlum, geleceksen gel” diyorum. Bu hızda devam edersek o yerleşene kadar benim işim çıkacak. Ardından bir tane pati koyuyor, arkasından yavaşça ikinci ön patisini koltuğa yerleştiriyor. Kuyruğu bu arada helikopter pervanesi gibi.

26.02.2013

Kötü hava yok, sadece kötü kıyafet var!




Çocuklarımız dünyaya geldikleri andan itibaren bu sözle yaşıyoruz! Güneş, rüzgar, yağmur, kar, hiç fark etmez, biz çocuklarımızla her havada dışarıya çıkıyoruz. Üstelik başından beri. Leon bir haftalıktan itibaren benimle pazarı dolaştı. Her havada pazara gelen çocuk olarak tanınıyordu. Luka üç haftalıkken plajda ilk saatlerini geçirdi. Tabi ki pusette ve gölgede, ama olsun. Korunduktan sonra güneşe de ihtiyacımız var.

Evcil hayvanla büyüyen çocukta insan ilişkileri daha güçlüdür!


Viyana Üniversitesindeki davranış biyolojisi uzmanları ilginç bir deneye imza attı. Çocukların evcil hayvanlara yönelik davranışları insanlarla olan ilişkileri hakkında önemli ipuçları verdiğini söylüyorlar. “Hayvana karşı duyulan şefkat insan ilişkilerindeki yetersiz iletişimin telafisi değildir, daha önce öyle düşünülmüşse de.” diyor araştırmanın başyazarı Kurt Kotrschal. Peki, onlar ne araştırmışlardı?

Çocuklar için kolay doğal tedaviler



Çocuklarımız hastalandığında anne baba olarak endişelenmemek çok zor. Ancak endişe kötü bir doktordur. Sakin kalmak ve mantıklı düşünmek küçük meleklerimiz için çok daha faydalı olacaktır. Çünkü birçok rahatsızlığı etkili bir doğal yöntemle tedavi edebiliyoruz. Doktor değilim, ama gündelik hayatımızdan bazı örneklerle kullandığımız doğal tedavileri anlatmak istiyorum. Aralarından sana da yarayacak bilgi varsa, ne mutlu bana!

25.02.2013

Bebişlerimiz büyüdü!


Tara’nın yavruları büyüdü! Ocak başında dünyaya gelen chocolate Labrador yavrularımız artık öyle tatlı oldular ki… Bir akşam hiç beklenmedik bir anda doğurmaya başlamıştı Tara kızımız. Lili heyecanlanıyordu ve bir baktık ki Tara’nın ilk bebişi dünyaya gelmişti bile. Ne kazdı ne görünür şekilde suyu gelmişti. Üstelik mama da yemişti. Galiba kendisi de beklememişti o akşam doğum yapacağını.

Bizde bugün pipi gezdiriliyor…


Evet doğru okudun! Büyük oğlum Leon pipisini gezdiriyor. Bu sabah tuvaletin etrafında pipi izleri fark ettim. Baştan “oğlum hasta diye oturmadı ve tutturamadı” dedim. Gerçi ona çok tembih ediyorum, çişini yaparken kesinlikle oturması gerektiğini. Ama malum, küçük çocuk ne kadar bunu dinler ki. Üstelik o kadar güzel bir oyuncağı sürekli yanında taşırken, değil mi? Sonra aklıma dank etti! Bunlar büyük oğlumun keşifçi hareketleridir!

Çocukların renkli dünyası – sulu boya


Leon’un iki gündür yüksek ateşi olduğu için bugün anaokuluna göndermedik. Üst katımız kurumuş ama henüz toplanmamış çamaşırdan geçilmiyor ve bu durum bugün değişeceği de benzemiyor. Bugün biraz zor geçiyor. Çünkü Leon ve Luka iki gündür enerjilerini atamadılar. Hastalıktan iyileşmeye başlayan Leon’u tutmak zaten mümkün değil. Onun için onlarla hem bol kitap okumaya hem de çok güzel faaliyetler yapmaya karar verdim. Bugün Leon'un bildiği ama Luka'nın ilk defa yaptığı farklı yöntemle sulu boya çalışıyoruz! Eğer sende henüz bir kutu sulu boya yoksa hemen bir tane almalısın!

Anne olarak tarçın hakkında bilmen gerekenler



Bugün bir okuyucumuzun yorumunu okuyunca aklıma tarçınla ilgili bir bilgi geldi. 2006 yılında Almanya’nın Devlet Risk Değerlendirme Enstitüsü tarçın konusunda uyarıda bulunmuştu. O günden beri biz çok nadir tarçın kullanıyoruz. Çocuklara hiç denecek kadar az veriyoruz. Türkiye’de tarçın hala çok sık ve bol miktarda kullanılan bir baharat olduğu için bu bilgiyi paylaşayım dedim.

24.02.2013

Ohne Windel, mit Windel, aber defintiv mit Schniefnase


Die vergangene Woche war irgendwie eine intensive. Montag wollte Luka gerne windelfrei sein (hier auf Türkisch mehr). So sollte es dann sein. Er war ja schon ein paar Wochen immer morgens und abends beim Windelwechseln zur Toilette gegangen. Letztens meldetete er sich auch draussen von alleine zum Pipi machen, so dass wir mit sauberer Windel wieder nach Hause kamen. Warum also nicht?

Leider hat es so garnicht geklappt. Der Wille war zwar da, aber irgendwie merkte er das Pipi dann doch nicht. Jedesmal wusch ich ihn gutgelaunt und zog ihm was Neues an. Und jedesmal verkündete Luka, er wolle es weiter windelfrei versuchen. Am Abend hatte ich ihn dann fünf mal sauber gemacht und er war sehr enttäuscht. “Warum kommt das Pipi immer so plötzlich, Mama?” fragte er mich. Am nächsten Morgen wollte Luka dann wieder eine Windel haben. Also gut. Wir können es ja in ein apaar Wochen nochmal versuchen, wenn er möchte. Trotz meiner gutgelaunten Zuversicht hatte ihn das aber so traurig gemacht, dass er erst am Freitag wieder beim Windelwechseln zur Toilette gehen wollte.

Çin çayımız


Evde hasta olunca bizde çin çayı hazırlanıyor. Bize o kadar iyi geliyor ki paylaşayım dedim. Yıllar önce Hawai'li bir arkadaşımız ben hastayken bizdeydi. Çinli anneannesinden öğrendiği bir çay hazırlamıştı bize. O çay bize o kadar iyi geldi ki, o günden beri birimiz hasta ya da kırgınlık hissettiğinde yapılır. Yani “Çin çayı” standart hasta içeceğimiz oldu. Çocuklarımız bile onu seviyor. Hakikaten de iyi geliyor. Tavsiye ederim!

23.02.2013

Sümüklü ve ateşli bir gün...


Leon birkaç gündür hapşırıyor. Eşim önceki gün, Luka ise dün başladı. Şimdi herkesin burnu akıyor, eşimin ve Leon’un ateşi var. Muhtemelen bir iki gün içerisinde sıra bana gelecek. Bu sabah bunları düşünürken aklıma doğum sonrası aylar geldi. Doğa anneleri öyle bir kuruyor ki şaşırmıştım.

Gerçekten merak ediyorum, sen de bunları fark ettin mi? Doğumu takip eden neredeyse bir yıl aşkın bir süre için hastalık kapmadım. Ne ateşlenme, ne burun akması nede kırgınlık hissettim.  Yaralarım hiç görülmediği kadar hızlı iyileşiyordu. Bir dönem var ya, bebekler her yere el atıyor, yüzümüze, göğsümüze, ellerimize, kollarımıza ve incecik tırnaklarını ne kadar kessek de cildimizi yine de çiziyor. İşte bu çiziklerden bahsediyorum. Kanayan da kanamayan da bir günde iyileşiyordu. Acı eşiğim zaten çok yüksek bir insan olmama rağmen daha fazlı acıya dayanabiliyordum, hem de gözümü kırpmadan.

Bezsiz olmadı...


Luka Pazartesi günü bezsiz başlamıştı. Beze veda etmeyi çok istiyordu. Son zamanlarda bez değiştirdiğimizde çişi olup olmadığını söylüyordu. Olunca da gidip tek başına tuvalete yapıyordu. Geçen gün dışarıdayken tüm gün beze yapmadı, hep çişi gelince haber verdi. Biz de onu tuvalete götürdük. Herhalde beze veda etmeye hazır diye düşündük ve Luka’ya sorduk. Evet, Luka bezsiz dolaşmak istedi!

Ama günümüz iyi başlamadı. Kahvaltı sonrasında yere akan bir kakanın içinde şaşkınlıkla bana baktı. İlk anda yerde gördüğü bu kakanın köpeklerimizden birinin yaptığını düşünmüş herhalde. Neyse, Luka’yı kaptım, soydum ve kuvvette altını yıkadım. Oldukça eğlenceliydi. “Bezsiz devam mı?” sordum. Luka “eveeeet” diye gülümsedi.

Dostlarımız rüya görür mü?


Köpeğinizin ayak ucunuzda mışıl mışıl uyurken, aniden bacağını kıpırdatması ya da patilerinin seğirmesi size tanıdık gelebilir. Acaba rüya mı görüyor? Yoksa, böyle bir şeye ihtimal verebildiğiniz için siz mi rüyadasınız? Günaydın, haydi kendinize bir kahve, sevimli dostunuza da bir kap mama hazırlayın! Tabi ki, rüya görüyor neden olmasın ki?

22.02.2013

Xlargeaile olimpiyatları oynandı!


İki gündür yine yağmur var ve çocuklarımız enerjilerini atmaz oldu. Leon’un çenesi bugün zaten durmak bilmiyor, yani onunla sakin bir faaliyet yapmak olanaksız. Evde eşyalar etrafta uçuşmadan, Leon ve Luka birbirinin kafalarını kırmadan hemen ilgi çekici bir oyun bulmak zorundaydık. Karar verdik: xlargeaile olimpiyat oyunlarını düzenliyoruz!

Peki, olimpiyatlarımızın disiplinleri ne olacaktı? Düşündük taşındık ve küçüklüğümde ki doğum günü partilerinden bildiğim oyunlara karar kıldık. Çuval atlama, kaşıkla top taşıma ve elma yakalama! Nalburdan birkaç kuruşa alınan çuvallar, top, kaşık, elma ve büyük bir leğenden başka bir şeye ihtiyacımız yoktu. Çuvalın dışında bunlar zaten evde bulunuyordu. Koltukları kenara çektik. Devasa  yarış alanımız da hazırdı!

Kelime bombardımanı

Çocuklar konuşmaya başlayınca bazen hiç susmadıkları arkadaşlarımın çocuklarından hatırlıyorum. Leon’un konuşmaya başlayalı bir yıldan fazla oldu. Yine de öyle günler oluyor ki, çenesi durmak bilmiyor.

Bugün öyle günlerden biri. Neredeyse dört yaşındaki büyük oğlum konuşuyor da konuşuyor. Nefes almadan bir şeyler anlatıyor ya da soruyor. “Mama, biliyor musun…”, “Mama, …, evet mi?” Şu “evet, mi?” ekine zaten bayılıyoruz… Soru üzerine soru! Sabah 7’de gözlerimizi açtığımızdan beri bu böyle devam ediyor.
Leon, kahvaltıda konuşmaktan ağzına bir şey koymadı. Luka ve eşim kahvaltıyı bitirdiklerinde Leon henüz başlayamamıştı. Ben ancak yarılamıştım çünkü sürekli cevap vermek zorunda kalmaktan fazla bir şey yiyememiştim.

Hayvanla daha az sedef hastalığı

Çiftlikte büyüyen çocuklarında daha az oranda alerji görüldüğünü hepiniz biliyorsunuzdur. Birkaç araştırmada gösterilmişti. Zürich Üniversitesinde yapılan bir araştırma bu konu neurodermitis’le kısıtladı. Bil bakalım, ne bulmuşlar! Araştırmaya göre çiftlik hayvanları veya kedi ile büyüyen çocuklarda daha az neurodermitis (sedef hastalığı) görülüyor. «Journal of Allergy & Clinical Immunology» dergisinde yayınlanmış araştırma sonuçları evcil hayvanın bulunduğu evlerde neurodermitis hastalığı görülen iki yaş altı çocuk sayısı daha az olduğunu vurguluyor.

21.02.2013

Bugün börek yaptık!


Bugün beraber yemek yapalım dedik. Leon ve Luka buna bayılıyor zaten. Yemek pişirirken yardım etmeyi çok seviyorlar. Onlara uygun daima bir iş çıkar. Onlar benim minik yardımcılarım! Birlikte bugün börek yapmaya karar verdik ve işe konulduk.


Leon önce, sabahleyin pişirdiğimiz ekmeklerden hala unlu olan tepsiyi yıkadı ve kuruladı. Ardından mantarları temizledi. Hayret, kesme işini bugün Luka’ya bıraktı. Genelde bunu yapmak için can atıyor. Ama onun aklında başka iş varmış.

Gümüş oğlum



Dün gibi hatırlıyorum, Gümüş’ün benden kaçıp koridordaki flokati halının uzun tüylerinin içinde saklandığını. Onu yakalayıp sırt üstü yatırırdım ve göbeğini severdim. Tüyleri henüz çıkmamış göbeklere bir zaafım var. O çıplak göbişleri sevmeye bayılırım. Gümüş o zaman henüz birkaç haftalıktı. Doğduğu günden beri benimle. Dünyaya gelişini seyrettim. 7 Nisan’da 18 yıl birlikte geçirmiş olacağız. Dile kolay…

20.02.2013

Çocuğunun en iyi arkadaşı bir köpek olsun! (7)



Eğitim Her Şeyin Başı!

Bana göre, bugün bunları, yani sana son bir haftada anlatıklarımı yapabilmeyi annemle babama borçluyum. Çünkü, ben çocukken söylediklerini bazen unuttuysam da, onlar beni köpek konusunda çok iyi eğittiler ve bana köpeklerin davranışlarını daima açıkladılar. Tanımadığım bir köpeğe nasıl yaklaşmam gerektiğini, henüz küçük bir çocukken bana gösterdiler. Buna rağmen, başımdan kötü olaylar geçti. Ama annemler, asla bir köpeği kötülemedi. Bu şekilde, sadece korkularımı derinleştirip uzun bir duygusal travma yaşamama neden olurlardı. Tam tersi, sakin sözlerle bana bir olayın nasıl ve niye geliştiğini izah ettiler. Ben ise bu nedenle, her zaman köpeği “afettim”. Çünkü ısırılmama benim “düşüncesizliğimin” sebep olduğunu anlamıştım. Yani, üç kere ısırılmam aslında önlenebilirdi. Ben önleyebilirdim.

Aile yatağı – süper!



Evet, Leon üç yaşında olana kadar aile yatağımız vardı. Üstelik kocaman! Duvardan duvara 3 m genişliğinde devasa bir yatak - hepimiz için… Bunun kararını Leon’un doğumundan bir saat sonra ebe bana verdirmiş oldu. Çünkü oğlumu getirip yatağımın yanındaki beşiğe koymuştu. Eşim Leonu alıp yanıma yatırdı. Benim şefkatım, güvenim, sütüm ve sevgime ihtiyacı olan bu minik bebeğin ayrı bir yatakta yatması fikri o anda bana çok absürd gelmişti. Hastaneden ayrılana kadar oğlumu yanımdan ayırmadım. Bu dünyadaki ilk gecesinden itibaren üç yaş olana kadar hep yanımda uyudu. Bu yaptığımız en iyi şeylerden biri! 

19.02.2013

Çocuğunun en iyi arkadaşı bir köpek olsun! (6)



Facianın Eşiğinde Doğan Aşk!

Başımdan geçen bütün bu olaylardan, hep bir şeyler öğrendim. Küçük yaşta annemlerin bana anlattıklarından, daha sonra ise benim aslında bildiğim ama yapmadığım şeylerden şunu öğrendim; köpeklerin bir suçu yoktu. Ya ben yanlış yapmıştım ya da diğer köpeğin sahibi. Bu nedenle, köpek aşkımdan asla bir şey kaybetmedim.
Benim köpek aşkımı, sonsuza kadar derinleştiren olayı, 20 yaşındayken Kuşadası’nda yaşadım. Kasım ayında iki köpek ve bir karavanla tatile geldiğim Kuşadası’nda, artık kimsenin olmadığı bir kamp alanında durmuştuk. Etrafta kimseler yok, her yer bomboştu. Tek başıma, kamp alanının plajında yürüyüşe çıkmıştım. Kimsenin olmadığını düşünmemin yanlış olduğunu o zaman öğrendim.

Çalışkan cücelerimiz



Bugün sürpriz bir kahvaltıyla uyandık. Her şey biraz ani ve kesinlikle beklemedik oldu… Leon ve Luka şaşmadan sabah en geç 7’de kalkıyorlar. Bazen 6’da bile gözlerini açıyorlar ama o zaman odalarında oyun oynarlar ya da yatağımıza gelirler. Bu sabah ise akıllarına başka bir şey gelmiş ki 6:30’ta biz henüz uyanmadan çocukların sesiyle irkildik “biz aşağıya iniyoruz!”. Gözlerimizi açtık ve önümüzde eşofman altı, çorap ve kazak giymiş oğullarımızı gördük. Hadi ya!
“Hmmm, peki…” dedik ve doğru söylemek gerekiyorsa, sevindik. İkisi tek başına giyidiler! Tamam, şimdi aşağıda bir şey karıştıracaklar ama neyse bu da onların ödülü olsun diye düşünürken 6:33’te aşağıdan bir ses geldi. “Biz kahvaltı hazırlıyoruz!”

Çocuklarda burun sümkürmek orta kulak iltihabına neden olabilir!



Almanya’dan abone olduğum bir newsletter’de bugün bir konu işlenmiş hemen paylaşayım dedim. Çocukların burunlarını yanlış sümkürmeleri orta kulak iltihabına neden olabiliyormuş!

Biz anne babalar bunu bilinç altı yaparız artık; burnumuz akınca mendil alıp sümkürürüz. Bazen sessiz, bazen de oldukça sesli. Şu sesli sümkürmelerinden paranazal sinüslerimiz hiç ama hiç hoşlanmaz. Virginia Üniversitesindeki bir grup bilim adamı, iki burun deliğinin tekrar edilen sesli sümkürmesinin paranazal sinüsleri tıkayacağı ve rahatsızlığın ağırlaştırılacağını tespit etmiş.

18.02.2013

Bezlere veda



Her anne baba gibi ilk oğlumuzun tuvalet eğitimini “kitaba göre” yapmaya çalıştık. Ancak iki hafta sonra bu işten vazgeçmiştim ve bir karar almıştım. Leon hazır olduğunda, yani istediği zaman bezleri bırakabilecekti. Aynen de öyle yaptık. İnanılmaz kolaydı üstelik! Luka’ya da bu konuda hiç karışmadık. Ve artık bezlere veda etmek istiyor. İşte bezli bezsiz ikili serüvenimiz!
Leon’un 2,5 yaşa yakın olması tam yazın ortasına denk gelmişti. Her anne baba gibi biz de kitapları karıştırdık, tüyoları okuduk ve kafamızda bir plan belirlemiştik. Tuvalet eğitimi verseniz de vermeseniz de çocuğunuzun bezlere veda edeceği zamanı değiştiremezseniz diyen bir yazı okumuştum ama çevredeki baskı ve başka yerlerde okuduklarımız öyle bir şey demiyordu. “Ahhh, hala beze mi yapıyor” tarz sözler tabi ki önemli bir faktördü. Çiş eğitimine başlayalım dedik.

Çocuğunun en iyi arkadaşı bir köpek olsun! (5)



Kaç Bücür! Bu Köpek Bizi Yer!

Cuma günü sana anlattığım olayın üzerinden henüz bir yıl geçmişti ki, bir kez daha ısırıldım. Barry ile ormanda dolaşıyorduk. Ben onu tasmasından tutarken, bize doğru serbest dolaşan bir Alman Çoban Köpeği ile sahibi yaklaşıyordu. Köpek hırlamaya başladığında, sahibinin onu tasmalayacağını düşünerek ve artık hırlamaya başlayan Barry’nin tasmasını kısa tutarak, yanıma çektim. Fakat, düşündüğümün tam tersi oldu. Sahibi hiç bir şey yapmadı! Bunun yerine, Alman Çoban Köpeği Barry’ye saldırmak üzere bize doğru koştu ve Barry’ye atladı. Bahçemizde gayet cesur olan Barry’nin, bu durumdan bu kadar korkacağı aklımdan geçmemişti. Cesur köpeğim, bir anda benim arkama saklandı! Dolayısıyla onun yerine ben ısırıldım. Ben yere çökerken, Alman Çoban Köpeği resmen şaşırıp sahibine döndü.

Çocukların renkli dünyası – parmak boyası


Tartışmasız küçük çocukların en sevilen boya türü parmak boyası! Hissederek boyamaktan daha güzel bir şey olabilir mi sence? Bence kesinlikle yok. Üstelik boya ve kağıttan başka bir şeye ihtiyaç duyulmadığı için en ufak çocuklarımız bile bu boyayla resim denemelerini yapabilirler. Tabi ki ardından yeni kıyafet ve belki de banyo gerek olabilir, ama neyse bu kadar keyiften sonra kim onlara bakar ki! İşe profesyonelce giriyorsan, boya önlüğü ve rulo kağıt almışsın. Bol sabır ve vaktin varsa çocuğun ilk denemelerine şahit olacaksın. Küçük çocukların avuçlarına sürebilirsin boyayı. Büyük çocuklar artık boyaları karıştırarak müziğin eşliğinde sanatsal yönlerini denerler. Biz arada bir değişiklik olsun diye kağıt yerine büyük mutfak penceremizi de kullanıyoruz!   

17.02.2013

Besuch aus Deutschland



Nachdem eine Woche die Grosseltern bei uns waren, hatten wir eine weitere Woche Besuch von einem sehr guten Freund aus Deutschland. Die vergangene Woche war somit eine wirklich sehr schöne. 
Teile für unser Eisenbahnschienennetz, die ich hier entweder nicht oder nur sehr teuer bekomme, hatte ich ihm vorher gemailt. Er hatte sie dann bestellt und unseren Jungen mitgebracht. Das war echt toll! Jetzt haben wir zwei batteriebetriebene neue Lokomotiven, biegbare Schienen, zusätzliche Brückenpfeiler und eine Vierer-Verteiler-Schiene. Einfach spitze! Denn nicht nur Leon und Luka habe Spass daran. Ich auch! Denn Strecken bauen ist bei uns eine tägliche Beschäftigung, in der wir mittlerweile unschlagbar geworden sind.

Almanya'dan misafir




Babaannelerimizle bir haftanın ardından bir hafta Alman dostumuzla geçti. Çok çok güzel bir haftaydı üstelik. Türkiye’de bulamadığım ya da çok pahalı olan tren seti parçalarını önceden kendisine bildirmiştim. Dostumuz sağolsun, onları sipariş edip çocuklara hediye getirmişti. Artık, pille hareket eden sesli yeni iki lokomotif, esnek raylar, ilave köprü ayakları ve dörtlü hareketli makasımız var! Leon ve Luka kadar ben de sevindim, çünkü tren raylarını kurmak evimizde neredeyse her gün yapılan bir iş. Ve kendimizi her gün aşıyoruz…

Anne olmak güzel bir deli işi...



Hiç kimse mükemmel değildir. İlanlar ve dergi makaleleri biz annelere bunun tam tersini inandırmaya çalışsa da. Evet, anne olmak müthiş bir şey! Dünyanın en güzel işi, değil mi? Bazen değil işte… Çünkü anne baba olmak yorucu ve çok sinir bozucu da olabilir. Çocuklarımız birer minik canavara dönüşerek bizi sınır krizi eşiğine getirmek konusunda birer usta sanki… Elime geçen her kitap, okuduğum her makale ‘bu durumlarda sakin kalın’ dese de, biz anne babalar çaresiz kaldığımız o korkunç anlarda bağırırız, tartışırız, belki ceza veririz. Kısaca sakin kalmayıp hata yapabiliriz. Yaparız da. Çünkü biz de sadece insanız!

Mükemmel anne imajına boş verelim!

Ancak bunu kim itiraf eder? Tüm iyi niyetlerimize rağmen yine çaresiz kalıp bağırdığımız, sinirlendiğimiz ya da tüm eğitim kurallarına çiğneyip bir saat nefes alabilmek için DVD ya da TV açtığımızı itiraf edersek ne olur? Mükemmel anne baba imajına uymamış oluruz… Boş verelim bu imaja! Beni sadece strese sokuyor.

16.02.2013

Kıtır kıtır taze ekmek



"Ekmek ustası olduk" yazımın bu kadar okunacağını beklememiştim. Beğendiğiniz için hepinize teşekkür ederim! Çok okuyan olduğuna göre tarifi de yayınlayayım derken bu istek sizlerden geldi.
İşte tecrübelerime dayanarak ipuçlarıyla birlikte ekmek tarifim:

15.02.2013

Çocuklarımıza daha fazla özgürlük!



Leon 1,5 yaşındayken
Ekim başında denize girdi
Bugün bir dostla sohbet ederken İstanbul’daki eski günleri hatırladık. Bizim “eski” dediğimiz 90’lı yılların başı, ortası gibi. Sanki çocuklara daha çok özgürlük tanınıyordu. Bahçe ve parklar hatta yan sokaklar bile dolup taşıyordu, küçük yaştan itibaren hemen hemen her çocuk dışarıda oynardı. Beşiktaş ve Cihangir’in sokaklarında çocukların her gün okuldan sonra sokaklarda top oynadıkları hatırlıyorum. O günleri oldukça iyi hatırlıyorum, her öğleden sonra ve bütün hafta sonları “anneeeeeeeeee” ve çocukların adların yankıları duyuluyordu. Evimin köşesindeki oyun parkında daima 5-10 anne oturup çocuklarının oyunlarını izlerlerdi. Nerede o rahat zamanlar? Kendi evinden değilse en azından dede evinden hatırladığı o güzel, serbest ve rahat zamanlara ne oldu?

Çocuğunun en iyi arkadaşı bir köpek olsun! (4)



Demek, Ödülümü Çalacaktın!

Geçen günler köpek aşkıma nasıl temel atıldığını, çocukken ilk defa nasıl ısırıldığımı ve başıma geçen köpek saldırısını anlattım sana. Annem babam sayesinde, ısırılmalarım köpek sevgimi asla azaltamadı.

12 yaşındayken, bana göre durduk yerde ve köpek konusu artık unutulduğu sırada, annemler beni 3 saat uzaklıktaki bir çiftliğe götürdü. İnek ve domuzların yetiştiği bu çiftlik, Chow Chow üretimi de yapıyordu. Bir yavru seçmeye gitmiştik! Dört hafta sonra, bu yavruyu almaya gittiğimizde dünyalar benim olmuştu. Ona da Barry adını koyduk. Annemler, daha önce benden gizli okudukları tüm Chow Chow ve köpek kitaplarını bana verdiler. Gençlik kitaplarımı bir kenara kaldırarak, gece gündüz o kitapları okudum. Çünkü Barry ile iyi dost olmak istiyordum.

Dostunuza nasıl ilaç yutturursunuz?



Dostlarımız hasta olduğunda en büyük dertlerimizden biri, veteriner hekimin verdiği ilaçları onlara yutturmaktır, değil mi? Açgözlü dostlarımızı mamayla kolayca kandırabilirken, inatçı afacanlarla boğuşmanın eşiğinden dönülür. Ya da pes edilir. İşte, size ilaç yutturmanın kolay yolları!

14.02.2013

Minik beyin antrenörleri



Çocuklar bizi bazen hakikaten zorluyor. Bizi derken beyinlerimizi kastediyorum. Öyle durumlar yaşanıyor ki, hem tutarlı hem de mantıklı bir çözüm bulmamız gerekiyor, üstelik bunu anında yapmalıyız ve çocuklara bu çözümü o anda uydurduğumuzu çaktırmadan. Tıpkı benim bu sabah, yazın 3 yaşında olacak oğlum Luka’yla yaşadıklarım gibi.

Çocuğunun en iyi arkadaşı bir köpek olsun! (3)



Hastaydım, İyi ki Beni Affettin

Barry artık olmadığı için, ben bir köpek istiyordum. Doğum günüm ve Noel’de, hediye istek listemin en başında daima bir köpek yer alıyordu. Ama yıllar boyunca, bu istek bir türlü gerçekleşmedi. Bugün neden gerçekleşmediğini anlıyorum, bir köpeğin sorumluluğunu taşıyabilmek ve onu dolaştırabilmek için o zamanlar çok küçüktüm.

13.02.2013

Çocuğunun en iyi arkadaşı bir köpek olsun! (2)



Hey ufaklık, beni çok korkuttun!

Dün dedemin köpeği Barry ile benim arasındaki müthiş ilişkiyi anlattım sana. Ben beş yaşındayken bir dağ çiftliğine tatile gittik. O zaman, acı bir tecrübeyle öğrendim ki, dünyadaki tüm köpekler Barry gibi değilmiş. Biz henüz arabadan inerken, çiftliğin terrier büyüklüğündeki köpeği bizi karşılamaya koştu. Annem ön kapının yanında köpeği severken, ben arka kapıdan iniyordum. Tabii ki, ben de köpeği sevmek istiyordum. Düşünmeden, daha doğrusu bilinçsizce elimi uzatıp, anneme bakan köpeğe dokundum. Her şey o kadar hızlı gelişti ki, sadece bir acı hatırlıyorum. Beni henüz fark etmeyen köpek, dokunmamdan ürkerek hızla dönmüş ve elimi ısırmıştı. Daha doğrusu, küçük parmağımı eklem yerinden kapmıştı. Bu yara izi hala duruyor.

Evimizdeki karnaval!



Almanya’nın birkaç eyaletinde karnaval beşinci mevsim olarak adlandırılıyor. Sokakların dolup taşması, barların adım atamayacak kadar dolu olması, caddelerden geçen kenardan izleyen binlerce kişi ve dolu dolu şeker atılan törenler her yılın bu döneminin olmazsa olmazıdır. Bazı insanlar özellikle bu deli dolu günler için o şehirlere akın ederken, başkaları karnavaldan kaçmak için o şehirleri bilerek terk ederler. Çünkü birkaç gün için kılık değiştiriliyor, mütevazılık ve muhafazakarlık bir kenara atılıyor, tüm insanlar bir ve herkes herkesle dalga geçebiliyor.

12.02.2013

Ekmek ustası olduk



İki günde bir sabahleyin ekmek yapıyorum. Hem Köyümüzde bakkal yok, yani ekmek için arabayla bakkala kadar gitmemiz gerekiyordu. Hem de farklı bir ekmek kültüründe büyüdüm. Beyaz ekmeği ancak Fransa’dan biliyordum, çünkü bizim evimizde sofrada yer almazdı. Tam buğday ekmeği ya da çok tahıllı ekmek gibi sert ekmekler tükenirdi. 

Çocuğunun en iyi arkadaşı bir köpek olsun! (1)



Çocuk niye köpekten korkar? Köpek niye çocuğu ısırır? Bu sorular bir genelleme. Ama yine de birçok ailenin aklında olan sorular bunlar. 1994 yılında yapılan bir araştırmaya göre; A.B.D.’de her yıl 1 milyon kişi köpek tarafından ısırılıyor. Bunun %60-70’ini çocuklar oluşturuyor. Erkek çocuklar, kız çocuklardan daha fazla ısırılıyor. Çocukların üçte biri, aile köpeği tarafından ısırılıyor.

Ben, her çocuğun en iyi arkadaşının bir köpek olmasını dilerim. Çünkü bu dostlarımız, hem inanılmaz sadık arkadaşlar hem de çocuklara çok şey öğretirler. Ancak, yukarıdaki genellemeye taş çıkartacak bir çocuk ile köpek arkadaşlığının oluşmasının en büyük yardımcıları anne ve babalardır. Benim başımdan geçenleri anlatacağım sana. Herhalde bir hafta sürer, umarım beğenirsin.

11.02.2013

Anaokulu uğruna satıldık



Leon Luka’yı anaokuluna götürmek istedi. Leon’un öğretmeni tamam derse niye olmasın dedik ve hazırlıklara başladık...

10.02.2013

Günü birlik keyif



Dün anlatmaya başladığım kaçamakların en büyüğünü Liz yapmıştı. Kızımız Liz 5 haftalık yavrularıyla bahçenin içinde ahşap çit ile çevirdiğimiz kısımdaydı, biz İstanbul’a gittiğimiz günde. Akşam döndüğümüzde hava kararmak üzereydi. Liz orada bağlıydı ve yavrularından biri yok!

Haydi baba, parkur yapalım



Sanırım her şey o sıkıntı anlarının birinde başladı. İki oğlumda enerji seviyelerinin doruk noktasındaydılar ve bu enerji  “hadi baba oyun oynayalım” cümleleri arasında, oyuncakların barbar çığlıkları eşliğinde oradan oraya uçuştuğu tehlikeli bir düzeye yükseliyordu.

Kaçak Zando



Birkaç yıl önce yaşlı komşu teyzemiz bana şu sözleri söylemişti: “Kızım şu köpeklerini nasıl olur da içeride tutamıyorsun, kocaman çitin var.” Ah, teyze, ah… bir bilsen neler çektiğimizi. Alkatraz’dan kaçmak daha kolaydı muhtemelen, ama bizimkiler yine de kaçmayı başarıyor!

Ama ne gürültü…



Babaannelerimiz gitti ve eski düzene döndük. Yani bugün yine çok gürültülü bir gündü. Bir şeyi isteyen bağırıyor, istemeyen de. Leon şarkı söylüyor, bağırarak. Luka sesini duyurmaya çalışıyor, gitgide sesini yükselterek.

8.02.2013

Dostlarımızda ağrı duyusu

Ağrı nasıl oluşur?
Ağrı kendini nasıl gösterir?
Ağrı nasıl yok edilir?

Çoğu zaman evcil dostlarımızın davranışlarını kendimizinkine benzetmeye çalışırız. Bu, insanların yıllardır yaptıkları bir şeydir. Dilimizi konuşamadıkları için, hislerini bizim gibi ifade ettikleri düşünülüyordu. Dolayısıyla da bizden daha az ağrı duydukları… Çünkü ağrı ifade eden hareketlerde bizim kadar fazla bulunmazlar. Ancak, bu düşünce tamamen yanlıştır. Evcil dostlarımızın ağrı duyusunun anatomik ve nörofizyolojik özellikleri, bizimkilere o kadar benzer ki, aynı şekilde ağrı duyarlar. Sadece, bunu farklı bir şekilde gösterirler.

Das leidige Thema Fernsehen und andere Dinge



Zum Thema Fernsehen und Zweisprachigkeit (hier einen älteren post auf Türkisch dazu) gab es sofort relativ viel feedback. Interessant fand ich dabei, dass von deutschen Frauen in der Türkei meist negative Kritik kam und von türkischstämmigen Deutschen oder deutschsprachigen Frauen ein Dank, sie würden selber mit dem Problem in dieser Weise zu kämpfen haben. Das gab mir Anreiz, über den Grund nachzudenken.

Wie ich schon zu Anfang mal geschrieben habe, kann ich aus zeitlichen Gründen nicht alles auf Deutsch schreiben, was wir auf Türkisch posten. Also wird euch leider einiges an vielleicht teilweise auch wichtigen Information fehlen, wenn euer Türkisch nicht genug sein sollte. Das ist schade, denn mein Leben ähnelt wohl eher dem türkischstämmiger Deutschen als dem der meisten in die Türkei ausgewanderten Deutschen. Mein soziales Umfeld ist fast ausschliesslich türkisch, was anderes habe ich auch nie vermisst.

Klar, dass sich das in verschiedenen Bereichen meines Lebens widerspiegelt. Aber gerade deshalb erzähle ich hier, wie wir mit solchen Themen umgehen. Denn das Thema Fernsehen wird ja in verschiedenen Kulturen anders gehandhabt. Bei uns überwiegt ganz unterschiedlich mal die deutsche, ein andermal die türkische Art der Lösung. Nicht immer ist der Weg, für den wir uns entschieden haben, der beste. Für uns ist es ok, dass sich manches einfach aus den Umständen ergibt. Nicht jeder kann oder will die Umstände akzeptieren, klar. Das ist eine individuelle Entscheidung. So haben wir auch Freunde, die wegen einer Thematik, bei der sie mit ihren Kindern keine Kompromisse eingehen wollten, zurück nach Deutschland gegangen sind. Manche dieser Dinge nehmen wir im Gegensatz zu unseren Freunden locker. So ist jeder verschieden. Auf keinen Fall möchte ich hier werten. Wir sind eine relativ spontane Familie, die auch gerne unkonventionell lebt.
  
Fernsehen und Süssigkeiten sind zwei Dinge, die in der Türkei einfach ihren Lauf nehmen und damit so unglaublich konträr zur deutschen Handhabe stehen. Zumindest für mich. Ich selber bin eine absolute Leseratte, die gut und gerne ohne Fernseher auskommt. Doch aufgewachsen bin ich in einem Elternhaus, indem Bücher nur zur Zierde im Regal dienten und der Fernseher zumindest sonntags den ganzen Tag lief. Seit ich 8 war, hatte ich meinen eigenen, wenn auch zeitlich geregelten Fernseher. Es ist so schwierig, aus etwas Schlüsse wirklich ziehen zu können...
Zudem wollte ich nicht die Mama sein, die immer alles verbietet. Aber irgendwie ist schwer, den Mittelweg zu finden. Manchmal stosse ich zwischen den Kulturen auch an meine Grenzen. Obwohl ich, nachdem ich mehr als die Hälfte meines Lebens in der Türkei lebe, mittlerweile sicher mehr türkisch als deutsch bin.

Fernsehen ist ein solch leidiges Grenz-Thema (detailliert habe ich es hier auf Türkisch gepostet). Nach allen guten Vorsätzen, unsere kids so lange wie möglich fernsehfrei zu erziehen, wurden wir mit unserer ganz persönlichen Realität konfrontiert. Auch wenn wir den Fernseher nur anhaben, wenn unsere  Jungs im Bett sind und auch in unserer kinderlosen Zeit tagsüber nie fern schauten, so ist er in türkischen Familien ein fester Bestandteil des Lebens. Zudem einer, der meist auch noch unreflektiert bleibt.
Du kennst das bestimmt, in manchen Familien laeuft immer der Fernseher, in anderen wird er für den Besuch extra angestellt. Sogar im Kindergarten wird hin und wieder ferngesehen. Vor dem jetzigen KiGa war Leon zwei Tage in einem anderen, wo ich dann feststellen musste, dass die kids sowohl mittags 1,5 Stunden fernsahen und auch morgens beim Spielen der Fernseher lief. Auch Oma aus Deutschland brachte ersmtal DVD’s für die Kinder mit.
Bei allen guten Vorsätzen hatten wir, wohl etwas naiv, unser Umfeld nicht eingeplant. Damals haben wir beschlossen, den Sprung ins kalte Wasser zu wagen, anstelle unz
ählige, tränenreichen Kämpfe mit den Jungs draussen zu führen, ihnen Geschenke abzunehmen oder mit kinderlosen und kinderreichen Freunden sowie Verwandten eine Grundsatzdiskussion zu diesem Thema zu führen. Gut oder schlecht, darüber lässt sich bestimmt streiten. Aber wir haben für uns festgestellt, dass wir in unserem Umfeld leider Fernsehen nicht ausblenden können.

Das mag nicht die richtige Lösung für jeden sein, das ist mir schon klar. Bestimmt denken jetzt einige von euch, wir ähnlich unser Leben doch ist. Genauso wie andere feststellen werden, dass wir, obwohl im selben Land, doch in zwei verschiedenen Welten leben. Das ist auch in Ordnung so.
Was wir hier schreiben soll ja kein Ratgeber sein. Sondern eben nur unser Leben, das wir aufschreiben und mit euch teilen. Jeder kann dann für sich selber sehen, ob etwas Interessantes für ihn dabei ist oder nicht… wir hoffen, ihr habt Spass dabei!