Bir
gün komşularımızdan biri bana gülümseyerek diyor ki.: “Şu kedin var ya dışarıda
gezen, onu çok seviyorum. Geçen gün onu gördüm ağzında öldürdüğü yılan. Aferin
ona! Ben yılandan çok korkarım da…” Zita kedimiz köyümüzü ikiye bölmüş durumda.
Bu komşumuz gibi onu çok seven var, ondan nefret eden de…
Çünkü
başka bir gün kapımız çaldı. Başka bir komşumuz. “Senin dışarıda gezen kedin
var ya.” Diye başladı. “Ben onu çok kovdum. Komşum çok üzülürüm ama bir daha
gelirse ben onu vururum. O 23 tane civcivimi öldürdü ve bugün bir tavuğuma
saldırdı.” Afalladım. Ciddi olamazdı. O komşuya giden yol yine başka bir
komşumuzun kedi düşmanı, her köpeğe ve insana da saldıran cani köpeği Miço’dan
geçiyordu. Nasıl cesaret edip onun bölgesinden geçiyordu? Ve 23 tane civciv?
Ama komşumuz emindi. Yapan Zita idi. Eşi onu suçüstü yakalamış ve kapımıza
kadar takip etmişti. Zaten bölgede bizimkinden başka kedi de yok. Diyeceğim bir
şey yoktu.
Eeh,
bahçemizin yanı sıra sağımızda, solumuzda ve aşağımızdaki tarla ve ormanda
yeteri kadar kuş, yılan, fare, köstebek ve sincap yok mu da yukarıdaki
komşumuzun civcivlerini avlamaya kalkışıyor? Sabah akşam evimizde kuru mama
yemek ve ilaveten köpek mama kaplarından self servis yapmak yetmiyor muydu ona?
Bizde asla bir mama saati atlamayan Zita tatlı olarak 23 tane civciv yırtıp
bazılarını yemiş. Üstelik komşumuz yumurtaları satarak ekmek parasını
çıkartmaya çalışan biri.
Zita’yı
evde tutmaya çalıştık ve patlayana kadar besledik. Bu kadar yemekten zaten
kiloluydu, daha da şişti. Komşumuz sonra kümesini köyün diğer ucuna taşıdı. Bir
yıldır bizim tavuklarımız var. Bir tavuk ve bir civcivimiz kayıplara karıştı
bugüne dek. Geriye kalan tüy bile yoktu. Bu yüzden Zita’dan hiç şüphelenmedik.
Şüphelenmiş olmalı mıydık acaba?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder