Şangır! Kırılan bardak sesi duyulunca bizde her şey oto
pilota bağlanıyormuşçasına işliyor. Tıpkı dün olduğu gibi.
Mutfaktan o şangır sesini duyur
duymaz başladım. “Kimse kıpırdamasın” diye seslenmeme herkes o kadar alışmış
durumdaki Mina, Yuki ve Thea bile anında merdiven altındaki yerine koşup
yataklarına yattılar. Leon ve Luka’dan bir “tamam, Mama” geldi. Dün bizimle
aşağıda olan Liz olduğu yerde kaldı ve ne yapacağına şaştı. Onu kapıp yan odaya
soktum. Sonra mutfağa baktım, acaba ne olmuştu?
Leon son günlerde revaçta olan makasla kesme
faaliyetini seri üretime bağlanmıştı, hiçbir yere gidisi yoktu. Hakikaten, tek
başına keserek o kadar çok faaliyet yaptı ki, onları asmak istediğinde
raptiyelerle kapıya bantla mandal takmak zorunda kaldım. Koyacak başka yerim
yoktu o kadar sanat eserlerini!
Luka
buzdolabından sesleniyordu “Özür dilerim!” Aha, heyecanın kaynağı Luka’mış
demek! Buzdolabının önüne çektiği taburenin üstünde suçlu suçlu oturuyordu.
Heyecandan parmak emiyordu. Kendine içecek koymak isterken bardağı kırdı.
Üzüntüsü onaydı.
Kocaman cam bardakları varken, kocaman diyorum çünkü küçük cam bardaklarımız da var ama onlar çekici gelmiyor, plastik bardak kullanmak isteyen kim? Luka değil. Leon! Evet, Leon haftalardır sadece plastik bardakları kullanıyor. Bugüne dek yeterince bardak kırdı ve artık dikkat etmekten yorulmuş olsa gerek küçük büyük ama plastik bardak tercih ediyor. Luka ise hala biz büyükler gibi yapmanın derdinde. Yüzlerce kere “cam olanı değil, plastik olanı al” deyip kavga etmek yerine ne olur, birkaç tane kırsalar dedik ve takımları kaderlerine teslim ettik. Leon ve Luka bu şekilde erkenden, cam kırıkları varken nasıl davranmaları gerektiğini öğrendiler.
Bardaklarımız tabi ki
çoktan değişti. Eski takımdan artık pek kalmayınca yerine koyabileceğimiz
ucuz bardaklara yöneldik. IKEA sağ olsun 1 TL’lik kocaman bardaklar tam da bize
göre! Onlardan daha çok alacakmışız gibi görünüyor. Almanca'da bir deyim
var "cam kırıkları şans getirir" diye. Çok şanslıyız demek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder