Havanın güzelleşmesiyle birlikte köyümüzde hayat canlanmaya başladı. Bu
sabah kahvaltı ederken bir inek sürüsü geçti örneğin. İnekleri gören
Luka hemen banyoya ellerini yıkamaya koştu, Leon takipteydi. Ardından
bahçe ayakkabılarını giyip terasa çıktılar. Onlar hazır olup çıkana
kadar ineklerden sadece çan sesleri kalmıştı....
Bana bizimle yaşayan tüm diğer canlıları hatırlattı. Bu köye yerleştiğimde 5 kedi ve Zando’yla gelmiştim. Tabi ki öyle kalmadı. Hayvan sayımız yaklaşık 50 türle büyüdü! Nasıl? Böcek türleri, sincap, yılan, kertenkele, akrep…
Alışılması gereken bir durumdu, bunu söyleyeyim. Bu eve
getirdiğimiz hayatla, sakin, sessiz bir süre yaşam canlandırmış da olduk. Eve
yeni taşıdığımda yapılan ilk temizlikte kaç örümcek öldürdüğüm matematik
bilgimi aştı. Neyse, bugün örümceklerin çoğu kapı dışarıya koyduk, yılda bir
kere eve girip koza yapan bir tür hariç. Bir arada deve kuşu yumurtası arıyordum!
Çünkü Osmanlıların bildiği ancak bizim herhalde unuttuğumuz bir şey varmış:
deve kuşu yumurtası asılı olan yere örümcek girmezmiş. Topkapı sarayında asılı olan
deve kuşu yumurtaları bu işe yarıyormuş. Bu bilgi ne kadar doğruymuş
bilmiyorum, araştırmadım çünkü.Bana bizimle yaşayan tüm diğer canlıları hatırlattı. Bu köye yerleştiğimde 5 kedi ve Zando’yla gelmiştim. Tabi ki öyle kalmadı. Hayvan sayımız yaklaşık 50 türle büyüdü! Nasıl? Böcek türleri, sincap, yılan, kertenkele, akrep…
Yerde yürüyen ya da uçan minik hayvanlara alışmak zaman
aldı. Aslında burada olmayan hayvan herhalde sadece hamam böcekleridir. Ama tüm
bunlardan kurtulma konusunda kedi ve köpekler çok işe yarıyor. Ne kadar kedi köpek
varsa, evde o kadar az böcek olur diyebilirim. Bu yüzden örümcekler gibi, minik
modellerden birçok farklı böcekler de bugüne kadar evimizi terk etti.
Çekirgeler bu konuda daha inatçıdır. Hala her yaz birkaç
tanesi yolunu şaşıyor ve soluğu evin içinde alıyor. Dışarıya atmaktan da
sıkıldık. Gördüğümüz yerde bırakıyoruz onları. Kaç değişik çekirge türü olduğu
gerçekten hayret vericidir. Geçen yıl yeşil minik çekirgeleri tüm yapraklı
bitkilerimi yedi. Ondan önceki yıl gece kelebeklerinin bir türü henüz tırtılken
meyve ağaçlarımızdaki yaprakları yok etti. Yani her yıl başka bir istilaya
uğruyoruz. Bunların hepsini dışarıda tutmak kolay değil üstelik. Hem her
pencerede sineklik var hem de her odaya karanfil (baharat) ile süslenmiş limon
yerleştiriyorum. İnanmayacaksın, ama limon ve karanfil kokusu işe yarıyor!
Fakat hepsi bu kadar değil… Burada her yerde yaşayan
akrepler başka bir dert. Eve ilk yerleştiğimde her akşam onlarca akreple
karşılaşıyorduk. Bir yerde tadilat söz konusu olduğunda sürü halinde
kaçıyorlardı. Zehirli bir tür değilse de, yine de evde pek istemediğimiz bir hayvan.
Buralarda herkes evini ilaçlıyor, hem de en azından ayda bir kere. Biz bunu
kesinlikle istemedik. PestGo’ya sağolsun, bu hayvanların dışarıda kalmasını
sağlayan elektronik bir cihaz var. Altı yıldır kullanıyoruz ve işe yarıyor.
Yılda 3-4 sersemlemiş akrepten başka hiçbir akrep eve girmiyor.
Bazı yazlar ayrıca başka dostlarımız da var. Benim
sevdiklerimden üstelik. Çünkü çok sosyal ve agresif olmayan hayvanlardır. Kocaman
eşek arıları! Onların uçuş yolunun tam ortasındayız! Yazın her akşam bir iki
tane eve giriyor.
Başka misafirimiz çatı komple yapılana kadar hem inatçı hem
de rahatsız ediciydi. Çatıda, daha doğrusu çatının strafor olan yalıtım kısmında
yaşayan bir sincaptı. Çıkarttığı ses insanı yataktan kaldırırdı! Nasıl sağa
sola koşup duruyordu! Ve sabahleyin çiftleşme, kalkma, ne bağırma sesi
çıkartıyorsa, sadece 50 metre uzaklıkta olan caminin ezan sesini gölgede
bırakıyordu. Sincapların doğal düşmanı olan kedilerimiz kiracımızı korkup kaçıracağı
umudum maalesef suya düşmüş durumdaydı. Minik panterlerimiz hiç ama hiç
aldırmıyordu! Girişini kapatmak aklımıza gelmemiş değildi. Ancak yavruları
varsa? Onları açlıktan öleceklerdi. Ayrıca çatımızda sincap cesetleri de istemiyorduk…
Yazın sabahleyin bizi uyandıran, hayvan dünyasının başka bir
üyesi daha var: ağaç kakan. O da güneş doğuşunda mutlu mutlu iş başında oluyor.
Akşam ise yatsı ezanı okununca çakal sesleri duyuluyor. Çakalların buraya indiklerini
biliyorduk. Ne inmesi?! Hiç gitmiyorlar ki! Her akşam yatsı okunur okunmaz
yakın ya da uzakta en azından bir tanesi uluyor. Ardından da çevredeki tüm
köpekler havlar. Bizimkiler de. Ama korkulacak bir şey yok! Zaten köylülerden
kimse korkmuyor ki, herkes için gayret normal bir durum bu. Tek başına yaşayan
ve gece faal olan bu kurt akrabası böcek ve meyveden besleniyor. Tabi ki küçük
kemirgenleri de yiyor. Ama boy olarak en fazla tavşan avlarmış. Bu arada
kurttan korkmamıza gerek yok. Çünkü kurtlar çakal yırtar ve kurtların bulunduğu
bölgelerde çakal kalmaz. Burada çakal olduğuna göre kurt yokmuş demek ki.
Bahçede minik tarla fareleri, köstebekler, kertenkeleler,
kurbağalar, bunlar köy hayatında normaldir. Yan arazilerde koyun, inek ve
mandalar da geziyor bazen. Buraya taşınınca inekleri kovmayı da öğrenmiş oldum.
İnekleri çıkartmaktan daha kolay bir şey yoktur! Komşularımı izledim. Eline bir
sopa ineklere doğru „Şşt” demek yeter.
Tabi ki hayvanlar âlemi bu kadarıyla bitmez. Arada sırada
bahçemizde kirpi ve kaplumbağa da buluyoruz. Ama en güzeli hala her gün
ağaçlarımızda oyun oynayan üç dört sincaptır. Tabi ki bundan çok daha fazla var
ama aynı anda gördüklerimiz genelde bu kadar. Kedi ve köpeklerimize de
alıştılar. Hem de öyle bir şekilde alıştılar ki, burunlarının önüne kadar
geliyorlar ve “hooooop” dönüp ağaç yukarıya kaçıyorlar. Yukarıda oturdukları
yerden aşağıya doğru söylenmek için…
Hele bu ay içerisinde duymaya başlayacağımız sesler kadar
güzel bir şey yok! Her Mart ve Nisan’da bülbüller eş arıyor ve gece boyunca
erkek bülbüller dişilerin ilgisini çekmek için ötüyor…
çocuklarınız bu kadar çok hayvanla beraber büyüdükleri için çok şanslılar keşke onların yerinde olsam demeden edemiyorum:)
YanıtlaSilBiraz önce eşimle komşumuza gittiler. Onlarda bizde olmayanlar var: keçi, koyun, tavus kuşu, ördek ve kaz :)
Sil